Dünden bugüne Azerbaycan – İran ilişkileri

Kafkasya tarihi ve kültürel zenginliğinin yanı sıra Orta Doğu ve Balkanlar gibi tarih boyunca çatışmaların merkezi olmuş bir coğrafyadır. Coğrafi konumu nedeniyle de Kafkasya her zaman uygarlıkların siyasi odağında yer almıştır. Özellikle 18.yüzyıldan itibaren Rusya’nın ve İran’ın bu bölgeden kendine pay almaya çalışması bölgedeki çeşitli halkları hep zulüm altında bırakmıştır. Azerbaycanlılar bu iki bölgesel gücün rekabeti arasında hep ezilip kalmıştır. 20.yüzyıla geldiğimizde Kafkasya artık Çar esaretinden kurtulmuş ve demokrasiye kucak açmaya hazırlanıyordu. Önce Transkafkasya Konfederasyonu, ardından sırasıyla Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan demokratik cumhuriyetleri 1918 mayısında kurulmuştur. Bu üç devletin yanı sıra Rusya sınırlarında bir sıra Kafkas halklarının kurmuş olduğu Kuzey Kafkasya Dağlı Cumhuriyeti de vardı. Bu devletler dünya kamuoyunda da resmi tanınırlığını elde etmiş ve Paris Konferansına da katılmışlardı. İlginçtir ki, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin Paris heyeti temsilcileri resmî belgelerde ülke ismini “Kafkas Azerbaycanı” olarak tanıtmışlardı. Bunun sebebi İran sınırları dahilinde de Azerbaycan eyaletinin bulunmasıydı ve bu iki bölgeyi birbirinden ayırt edebilmek için bu isim kullanılıyordu. Azerbaycan ve İran tarihi birbirlerinden pek de ayrı değildir. Zira bu iki ülkenin ortak tarihi ve kültürel mirasları mevcuttur. Medlerden günümüzedek Azerbaycan ve İran arasındaki kültürel ilişki her ne kadar derin ve ortak olsa da siyasi açıdan iki ülke inişli-çıkışlı bir ilişki yürütmektedir. Azerbaycan ve İran ilişkileri siyasetten öte, kültürel ve tarihi mirasın ortaklığıdır. Pers imparatorlukları döneminde de Azerbaycan coğrafyası bu devletlerin vazgeçilmez bir parçası olmuştur. İranda türk hanedanları devrinin başladığı tarihten itibaren, tarihi Azerbaycan halkı İranlılarla birlikte Şiilik mezhebi altında beraber yaşamış, savaşmış, ortak bir kültürel tarihin gidişatında yer almışlardır. İslam’dan önce de coğrafyadaki Zerdüştlük dini bu değerlerini Azerbaycana da yaymış ve sonuç olarak her iki devlet günümüzde Zerdüştlükten beri devam eden dini ve kültürel değerlerini sürdürmektedir. Safevi, Afşar ve Kaçar gibi türk hanedanlarının idaresinde bu iki coğrafi bölgenin insanları karşılıklı kültür alışverişi yapmıştır. Özellikle Farsçanın tüm Orta Doğu’da lingua franca olması günümüz Azerbaycan Türkçesini de lügat anlamında zenginleştirmiştir. Bir birinden ayrılmayan bu halk kaderin acı cilvesine yenik düşmüş ve Rus-İran savaşlarının sonucu olarak Kaçarlar Azerbaycan coğrafyasının kuzeyini yani günümüz Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarını Rusya’ya vermek zorunda kalmıştır. Geride kalan Tebriz ve etrafındaki Azerbaycan şehirleri de İran yönetimi altında kendinden olan insanlardan ayrılmıştı. Aslında şimdilerde iki ülkenin sıklıkla yaşadığı siyasi krizlerin kökeni de Güney ve Kuzey diye insanları ayıran Türkmençay ve Gülistan anlaşmalarıdır. Kuzeyde kalan insanlar sahip oldukları kültürel ve dini değerleri Rus hegemonyası altında yitirmeye mahkum kalmıştı.

Aradan 100 yıla yakın bir süre geçti. Fransız Devriminin yaratmış olduğu etki Kafkasya’ya kadar gelmişti. Bundan yüz yıl önce Rus esaretine geçen Azerbaycanlılar 28 Mayıs 1918-te bağımsızlığına kavuşmuş ve yaşadıkları bu coğrafyaya siyasi isim olarak “Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti” ismini vermişlerdi. Bu durum kafa karıştırıcıydı. Çünkü aynı isimde Kaçar İran’ında Tebriz, Erdebil ve Urmiye gibi büyük şehirlerin yer aldığı Azerbaycan vilayeti ya da diğer adıyla İran Azerbaycan’ı bulunmaktaydı. İran’lı yetkililerle sorun çıkmaması için diplomatik belgelerde yeni cumhuriyet “Kafkas Azerbaycan”ı ismiyle de anılıyordu. Fakat dönemin İran yetkilileri bu konuda pozitif yanaşma sergileyerek Cumhuri Azerbaycan ile ilişkiler kurmaya başladı. 1919 Paris Konferansı’nda Azerbaycan heyetinin en çok görüşmeler yaptığı ülkelerden biri de İran’dı. Azerbaycan temsilci heyeti başkanı Alimerdan bey Topçubaşi 28 Ekim 1919 tarihli hatıratında belirtiyor ki, İran heyeti Kafkas’ta özgür Azerbaycan devletinin varlığından yanaydı ve yeni devlete hiçbir şekilde müdahele edilmeyeceğini beyanatlarla onaylamıştır. İran temsilcileri ortak çıkarlar dahilinde Azerbaycana her türlü teminat göstermeye hazır olduklarını belirtiyorlardı. Heyetler arası toplantılar sırasında kabul görülen maddeler esasında, Azerbaycan ve İran arasında siyasi ve ekonomik ilişkiler kurulacak ve İran Azerbaycan’ın Rusya’dan bağımsız bir devlet olduğunu resmi şekilde tanıyacaktı. Fakat yapılan bu görüşmeler ve planlar suya düştü. 28 Nisan 1920’de Kızıl Ordu Azerbaycan’ı işgal etti ve İran’la olan ilişkiler 71 yıl sürecek şekilde sonlandırıldı.

Azerbaycan 1991’deki bağımsızlığının ardından siyasi buhranın içine düşmüştü. İlk cumhurbaşkanı Ayaz Mütellibov’un istifaya zorlanmasının ardından Ebulfez Elçibey ve partisi iktidara gelmişti. Elçibey’in bir yıllık cumhurbaşkanlığı süresinde Azerbaycan ve İran ilişkileri olumsuz yönde ilerlemişti. Fakat buna rağmen ilk Karabağ savaşında İran Azerbaycan’dan yana saf tutmuş ve dolaylı yoldan afgan mücahitlerin gönderilmesine yardımcı olmuş ve silah temin etmişti. Elçibey’in Türkiye yanlısı ve aşırı İran, Rusya karşıtı dış politikasının yerini daha sonra Haydar Aliyev’in Denge Diplomasisi almıştı. Haydar Aliyev komşularla ilişkileri stabilleştirme adına denge politikası yürüttü ve ülkeyi içinde bulunduğu buhrandan çıkarttı. İsrail ile ilişkileri devam ettiren Aliyev İran’a da yüz çevirmedi. Doğalgaz alanında İranla ortaklıklar kuruldu, askeri düzeyde işbirliği yapılarak Azerbaycan ordusu eğitim ve tatbikatlarla geliştirildi. Haydar Aliyev dengeyi kusursuz bir şekilde kurarak hem İsrail hem İrana aynı tutumla yakınlaştı. İlham Aliyev döneminde bu denge daha çok İsrail lehine değişti. Bunun sebebi de zaman zaman İran ve Azerbaycan arasında çıkan gerginlikler ve İran’ın Ermenistan’a karşı aldığı nötr tavırlardı. İran ilk Karabağ savaşında Azerbaycan’ı desteklemesine rağmen Ermenistanla da zaman zaman siyasi ilişkilerini olumlu yönde ilertletmiştir. Bu tutum Azerbaycan tarafından hiç hoş karşılanmamasına rağmen İran bu yaklaşımından kolay kolay vazgeçmemiştir. Azerbaycan’da Türkçü gruplar her zaman İran’ın ülke için büyük bir tehdit olduğunu ve orada yaşayan Azerbaycanlıların da ayaklanması gerektiğini vurgulamıştır. Zamanla bu düşünce halkın büyük çoğunluğunda kabul edilmiştir ve bu durum İran’ı rahatsız etmektedir. İran’daki Azerbaycanlılar arasındaki Pantürkist grupların Kuzey Azerbaycan (Azerbaycan Cumhuriyeti) ile birleşme fikirlerinin yaygınlaşması iki ülke arasındaki ilişkileri tuzla buz eden en esas faktördür. İlham Aliyev bir çok konuşmasında ermeni okullarının bulunduğu İran’da Güney Azerbaycanlı soydaşların kendi dillerinde eğitim almaktan mahrum bırakıldıklarını, İran hükümetinin Azerbaycanlılara karşı baskıcı tutum aldığını dile getirmektedir. İran tarafı ise bunu reddetmektedir çünki nüfusun Farslardan sonra en büyük kesimi Azeriler (İran Azerbaycanlıları) oluşmaktadır ve bakıldığı zaman İran’ın askeri ve siyasi bürokrasisinde Azerbaycanlılar büyük rol almaktadır. İran’daki Azerbaycanlıların konu ile ilgili genel tutumlarının belirsizliği nedeniyle her iki ülke kendi gerçeklerini dayatmakta ve sorunla ilgili net bir çözüm sergilenmemekte.

Tarihsel açıdan hiçbir problemi gözükmeyen bu iki devleti çoğu zaman karşı karşıya getiren ya da bir birilerinden uzaklaştıran sorun din. Doğrudur, İran gibi Azerbaycan da mezhep olarak Şii çoğunluklu bir ülke fakat Sovyet ateizminin etkisiyle Azerbaycan halkında aşırı mezhepçi dindarlık marjinal olacak seviyeye inmiştir. Azerbaycan’ın 1991’te bağımsızlığını kazanmasıyla İran kendine yeni Şii müttefiki bulduğunu düşündü. Fakat Azerbaycan Cumhuriyeti’nin seküler yapısı, ilk yıllarda Pan-Türkist ve Batı yanlısı siyasetin ardından İsrail ile yakın müttefiklik bu durumu siyasi bir tehdit haline getirmişti. İran’ın artık kuzeyinde İsrail’in ayak izleri görülebiliyordu ve bu stratejik yakınlık İslam rejimini bir hayli rahatsız ediyordu. Fakat buna rağmen Haydar Aliyev denge diplomasisi ile bir nebze de olsa bu telaşını bastırmıştı fakat şüpheler yine de devam etmekteydi. İsrail’in kuzeydeki komşusuyla bu kadar yakın bir ilişki tesis etmesi İran’ı adımlarını da farklı yönde değiştirmişti. Ülkedeki Şii mezhebinin çoğunluğunu kurmak adına İran gizliden gizliye Azerbaycan İslam Partisi’ni desteklemiş ve ülke içinde Şii yanlısı grubların büyümesine yardımcı olmuştur. Bu durumu anlayan Haydar Aliyev 1995’te bu partiyi hukuken yasaklamış ve İran’ın planlarını suya düşürmüştür. Fakat İran’daki rejim sonraki yıllarda da bu şekilde iç grupları desteklemiş ve hatta bu grupların üyelerinin İran’da dini eğitim almalarını sağlamıştır. 2009’da Hizbullahın Azerbaycan’daki İsrail elçiliğine saldırı planları Azerbaycan gizli servisinin müdahelesi ile başarısız olmuştur. Ayrıca 2015’te ülkede kendine Hüseyinciler ismini veren “Azerbaycan İslam Mukavemet Harekatı” isimli örgüt kurulmuş ve bu örgütün üyeleri İran’da dini eğitim görerek ülke içinde hükümet aleyhine terör faaliyetlerinde bulunmuştur. 2018’te Gence belediye başkanına sui-kast girişiminde bulunan örgütün bazı üyeleri de Suriye’deki görevlerinin ardından geri dönerken sınırda yakalanarak hapsedilmiştir. Ülke içinde bu tip eylemler bulunduran örgütün İran tarafından fonlanması iki ülke ilişkilerinde iniş ve çıkışların olmasındaki esas etkenlerden biridir.

İki ülke arasında ortaya çıkan gerilimlerin bazıları da İran’da yaşayan Azerbaycanlılar ile ilgili. Azerbaycan devleti yıllardır İran’da ana dilde eğitim almayan Azerbaycanlıların durumunu dile getirmekte ve bununla ilgili İran hükümetini eleştirmektedir. Yerli basında da bu durum yıllardır konuşulmakta ve İran Azerbaycanlılarının hukuki haklarının tesis edilmesi gerektiği savunuluyor. Ayrıca 12 Mayıs 2006’ta İran’daki bir gazetenin çocuklara ve gençlere yönelik karikatürü İran’daki Azerbaycanlıların protesto yapmasına neden olmuştur. “Hamamböceklerinden nasıl kurtulabiliriz?” başlıklı bu karikatürde bir çocuk farsça böcekle konuşmaya çalışır. Hamamböceği dili olarak karikatürde belirtilen diyalogun dili İran Azerbaycanlılarının konuştuğu türkçeydi. İran Azerbaycanlıları için hamamböceği imasının yapılması ülke çapından protestolara yol açtı. Karikatür krizi iç sorun olmasından öte iki devletin ortak kültürel ve etnik değerine de yara açan etkenlerden biriydi.

Bunca krize rağmen Azerbaycan ve İran hiçbir zaman askeri bir çatışmanın eşiğine gelmedi. 2013’te Hasan Ruhani cumhurbaşkanlığına getirildi ve iki ülke ilişkilerini her konuda iyileştirme sürecine girdi. Aralık 2014’te Erdebil ve Bakü şehirleri arasında otobüs hizmetleri başlatıldı. Açık sınırdan insanlar diğer tarafa geçip karşılıklı ticaret yapmaya başladılar. Yerel halk adeta ekonomik berekete ulaştı. Nisan 2015’te İran ve Azerbaycan ortak bir savunma komisyonu kurma kararı aldı. İran İslam Devrimi Lideri’nin Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Mohsen Qomi Tahran’da Azerbaycan Dini Kurumlarla İş Komitesi Başkanı Mübariz Gurbanlı ile görüştü ve Azerbaycanı her zaman destekleyeceklerini belirtti. Mohsen Qomi Azerbaycan’ın dost ve kardeş ülke olduğunu vurguladı. Mayıs 2015’te iki ülke arasında petrokimya sektöründe iş birliği perspektifleri tartışıldı. İki ülke ayrıca turizmde iş birliğini genişletmeyi hedefliyordu. İran turizm organizasyonunun bildirdiğine göre taraflar, turizm iş birliği üzerine bir belge imzalamayı bekliyordu. 2015 itibarıyla birçok antlaşma ve iş birliği anlaşması, kültürel, ekonomik, stratejik ve ortak savunma iş birliklerinin genişletilmesine yönelik imzalanmış veya imzalanması planlanmıştı. İran ile ilişkiler hakkında konuşan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, İran-Azerbaycan dostluğunun kırılmaz olduğunu ve dış güçlerin bunu bozamayacağını söyledi. Aliyev ayrıca şöyle demiştir:

“Bu ilişkiler son aylarda yeni bir seviyeye yükseldi. Düzenli temaslar, üst düzey yetkililerin karşılıklı ziyaretleri, uluslararası kuruluşlarda birbirimize verdiğimiz destek, siyasi ilişkilerimizin yüksek seviyesini açıkça göstermektedir. Hükümetler arası ortak komisyon aktif olarak çalışmakta ve mükemmel sonuçlar üretmektedir. Petrol ve gaz, elektrik mühendisliği ve gaz değişimi alanında muazzam fırsatlar var. Birkaç proje zaten uygulanmış durumda. Yeni projelerin uygulanması bekleniyor.”

İran ayrıca birkaç kez Azerbaycan gazını Türkiye’ye taşıyacak TANAP projesine katılabileceğini duyurdu, bu açıklamalar Azerbaycan tarafından desteklenmiştir. Mayıs 2015’te İran’ın Azerbaycan Büyükelçisi, kendisini ilan eden “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti”ni tanımadıklarını açıkladı. Büyükelçi ayrıca şunları söyledi: “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti diye bir ülke yok ve İran İslam Cumhuriyeti böyle bir “ülkeyi” tanımıyor. Elbette orada yapılan “seçimleri” de tanımıyoruz.”

Her yıl neredeyse bir milyon Azerbaycanlı turist İran’ı ziyaret ediyordu ve bu sayı istikrarlı bir şekilde artmaya devam ediyordu. İran, 2010’dan beri komşu Azerbaycan Cumhuriyeti için vize rejimini kaldırdı ve 2015 Kasım itibarıyla vizesiz gün sayısını 15’ten 30 güne çıkardı. Azerbaycan-İran ilişkileri hakkında konuşan Cumhurbaşkanı Aliyev, “İlişkilerimiz bu sağlam temele dayanmaktadır ve bugün İran-Azerbaycan ilişkileri stratejik iş birliğe dönüşmüş ve hiçbir zaman bu kadar yüksek bir seviyede olmamıştır,” dedi. Mart 2018’de, İran Cumhurbaşkanı Hassan Rouhani ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Azerbaycan’ın Neftçala kentinde Khazar ortak otomobil fabrikasının açılışına katıldı. İran Khodro tarafından tasarlanan iki sedan modeli, Dena ve Dena+, fabrikada üretilmektedir. Fabrikanın yıllık üretim kapasitesi 10.000 birimdi. Üretimin 15.000 birime çıkarılması ve Rusya Federasyonu gibi komşu ülkelere ihracat yapılması planlanmaktaydı. Bu hamle, iki ülke arasındaki gerilimi azaltma girişimi olarak görülmüştü.

Fakat gerilim ne yazık ki, azalmadı. İkinci Karabağ savaşı döneminde İran’ın tarafsız tutumunun yerini Ermenistan’a karşı ılımlı bir politika almıştı. Savaş döneminde İran tırlarının Ermenistan’a gittiği iddiası iki ülkenin gerilimini zirve noktasına çıkarmıştı. Daha sonra bu iddiaların asılsız olduğu öne sürülse de İran’daki rejim bu gerilimin sürmesinde de katkı yapmaya devam etmişti. Bu gerilim ortamında Azerbaycan kamuoyunda artık yeniden Pantürkist düşünceler yükselmeye başlamış ve İran antipatisi artmıştı. Halk ve yerel basında sıklıkla Güney Azerbaycan vurgusu yapılmış ve aynı şekilde İran parlementosunda da aşırı sağcı kesimlerin Azerbaycana karşı düşmanlıklarını dile getirmesi gerilimi zirve noktasına taşımıştı. Bu yüzden de Azerbaycan tarafı yüzünü İsrail ve Türkiye’ye çevirmiş, hem savaş hem de savaş sonrası dönemde ilişkilerini oldukça ilerletmiştir. Her iki ülkeden karşılıklı şekilde düşmanca tavırlar sergilenmiştir. Bardağı taşıran son damla ise diplomasi sahasında yaşandı. 27 Ocak 2023’te Azerbaycan’ın Tahran’daki büyükelçiliğine silahlı saldırı yaşandı ve binaya giren silahlı şahıs Büyükelçiliğin güvenlik müdürünü öldürmüş ve diğer iki çalışanı da yaralayıp olay yerinden kaçmıştır. Yaşanan olayla ilgili en büyük tepki ise büyükelçiliğin önünde görev alan İranlı güvenlik biriminin olay öncesinde ve sonrasında teröriste karşı hiçbir müdahelede bulunmamasıydı. Bu durum kamuoyunda İranlı yetkililerin bilerek bu silahlı saldırıya müsaade ettiği yönünde iddiaların oluşmasına neden oldu. Daha sonra olayın gerçekleri ortaya çıkmış olsa da Azerbaycan kamuoyunda bu iddianın olasılığı konuşulmaya devam etti. Ayrıca aynı yıl sonunda İran’ın Tebriz şehrinde Ermenistan konsolosluğunun açılacağı duyurusu zaten sürmekte olan gerginliği daha da kızıştırmıştı. İran Azerbaycanlılarının esas şehri Tebriz’de Ermeni konsolosluğunun açılması kamuoyunda bariz şekilde bir tahrik adımı atılması olarak değerlendirildi. Bunca soruna rağmen iki ülke yetkilileri son aylarda diplomatik ilişkileri yeniden iyileştirme yönünde çaba sarfediyor.

Olaysız geçmeyen ilişkilerde yine son gerilim bu yılın Mayıs ayında meydana geldi. 19 Mayıs 2024’te İran cumhurbaşkanı İbrahim Reisi cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile sınırda görüşme gerçekleştirdi. Dışişleri bakanı Hüseyin Emirabdullahiyan, Doğu Azerbaycan valisi Malik Rahmetinin de yer aldığı görüşmede Kız Kalesi Barajının (Qız Qalası) açılışı yapıldı. İki lider de ülkeler arası ilişkilerin pozitif yönde artacağına dair işaret veren açıklamalar yaptı. Olumlu geçen görüşmelerin ardından İran’a dönmek üzere olan Reisi ve heyetinin helikopteri olumsuz hava koşullarının yarattığı etkiyle acil çağrı yapılmasının ardından düştü. Kazada cumhurbaşkanı Reisi, dışişleri bakanı, Doğu Azerbaycan valisi ve diğer yetkililer hayatını kaybetti. Olumlu geçen görüşmenin ardından böylesine bir kazanın sınırda yaşanması psikolojik açıdan büyük bir yara olsa da iki ülke ilişkilerinde gerilime yol açmadı.

Azerbaycanlı reformist aday Mesud Pezeşkiyan

Geçtiğimiz hafta İran’da ikinci tura kalan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde reformist aday Mesud Pezeşkiyan diğer muhafazakar rakibi karşısında üstünlük kazanarak cumhurbaşkanı oldu. Mesud Pezeşkiyan’ın seçilmesi Azerbaycan devleti için de büyük önem arz etmektedir. Mesud Pezeşkiyan 1954’te Batı Azerbaycan eyaletinin Mahabad şehrinde Türk ailesinde dünyaya geldi. Eski kalp cerrahı Pezeşkiyan ayrıca Hatemi hükümeti döneminde de Sağlık ve Tıp Eğitimi bakanı olarak görev yapmıştır. Yıllarca Tebriz şehrinin temsilcilğini yapmış Pezeşkiyan yerel halk tarafından çok sevilmektedir. Reformist politikacı olan Pezeşkiyan İran’da etnik grupların kendi ana dillerinde eğitim almasını, ülkedeki bazı kısıtlayıcı yasakların ortadan kalkması geektiğini savunuyor. Ayrıca Azerbaycan devleti ile ilişkilerin iyileştirilmesi ve Ermenistan’a Karabağ meselesinde ciddi tavır sergilenmediği gerekçesiyle zaman zaman rejimi eleştirmiştir. Kendini türk olarak tanımlayan Pezeşkiyan koyduğu tavırlarla da ülke genelinde sempati kazanmış bir politikacı. Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından kendisini ilk tebrik edenlerden biri de İlham Aliyev olmuştur. İran’da yıllarca aşırı muhafazakar ve Azerbaycanla karışık ilişkiler yürüten liderlerin ardından Pezeşkiyan’ın cumhurbaşkanı seçilmesi Azerbaycan ve İran’ın önümüzdeki dönemde iyiye gideceğine işaret veriyor. Her iki ülkenin sorunları halledip yeniden kültürel, siyasi ve ekonomik ilişkilerini pozitif yönde tesis etmesi bölgede yeni ve farklı dengelerin kurulmasına da yol açacaktır.

Tuncay Guliyev Koç Üniversitesinde Lisans çalışmalarını sürdürmektedir. Ana dili Azerice olan Tuncay, ileri seviyeside İngilizce ve Türkçe bilmektedir Tuncay'ın akademik ilgi alanları; Diplomasi, Azerbaycan dış politikası, Azerbaycan-İran ilişkileri, Kafkasya ve İran siyasi tarihi ve siyasi felsefe olarak öne çıkmaktadır. [ View all posts ]

Comments

Be the first to comment on this article

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Go to TOP