200 Yıllık Dış Politika Mirası: Monroe Doktrini’nin Latin Amerika’ya Uygulanışı
Monroe Doktrini, 1823’te ilan edilmesinden bu yana, Amerikan başkanları tarafından ilan edilen tüm doktrinlerin en ünlüsüdür. Bazıları bu doktrinin Amerika’nın kendi kabuğuna çekilmesini temsil ettiği gibi dar bir açıklamayı uygun görüyorlar, ancak ben onun hakimiyetini tüm dünyaya, özellikle Latin Amerika’ya gösterme çabası olduğuna inanıyorum.
Doktrin sadece Amerika’nın nefsi müdafaası ile ilgili değildi, ancak tüm dünyaya bölgedeki patronun kim olduğunu ve ABD’nin LAC ülkelerine şah damarlarından daha yakın olduğunu hatırlatıyordu. Bazı yönetimler Doktrinin sona erdiğini söyleseler bile, ona her ABD başkanı tarafından saygı duyulmuştur. Zira Monroe Doktrini’nin amacı ABD’nin LAC’daki gücünün-başka hiçbir güce yer bırakmadan- konsolidasyonunu sağlamayı amaçlamaktadır.
5. ABD Başkanı James Monroe
Doktrin’in ilanına sebebiyet veren gelişmeler
19. yy’nin başlarında bir çok LAC ülkesi, Avrupalı devletlerden bağımsızlıklarını kazanmaya başlamıştı ve bu da ABD tarafından memnuniyetle karşılanan bir gelişmeydi. Ancak tekrar başka bir Avrupalı devlet tarafından kolonize edilme ihtimalleri vardı, özellikle Kutsal İttifak devletleri tarafından. Bu gelişmeler ile Başkan Monroe, LAC’a herhangi bir Avrupa müdahalesini sona erdirmeyi amaçlayan ünlü bildirisini sundu. Ayrıca, herhangi bir girişim düşmanca bir davranış olarak kabul edilecek ve Amerika’nın bu bağlamda müdahale hakkı da olacaktı. [1]
1898 İspanyol-Amerikan Savaşı
1898 senesine gelinceye kadar Küba’da bağımsızlık isyanları yaşanıyordu ve bunlar ABD tarafından destekleniyordu. Ancak Küba açıklarında USS Maine adlı ABD savaş gemisi batırılınca ABD Başkanı McKinley İspanya’ya karşı savaş ilan etti ve kısa bir zamanda da İspanyolları Küba’dan atmayı başardı. Ancak Küba’ya vaat edilen, İspanyollara karşı savaştıkları dönemde ABD’nin Kübalıları desteklemesinin sebebi olan bağımsızlığı, Amerika Küba’dan İspanyolları atınca Kübalılara vermedi. Aksine Küba’nın yeni sahibi oldu. Bütün bunlar, savaştan sonra ABD hakimiyetini ve etkisini; gerekli gördüğünde müdahale etme hakkını vererek ve madencilik için ABD’ye gerekli olan Küba topraklarını sattıran ya da kiralatan Platt Değişikliği (Platt Amendment) tarafından desteklendi. [2]
İyi Komşuluk Politikası ve FDR
Özünde, İyi Komşuluk politikası, ABD’nin Latin Amerika’ya askeri müdahalesini durdurmaya yönelik Başkan Roosevelt’in attığı bir adımdı. Bunda da etkili olduğu görülüyor. 1930’lardaki Küba krizi sırasında çeşitli baskılara rağmen ABD, ülkeye asker göndermekten kaçınmış, bunun yerine sükuneti korumak için çeşitli ekonomik ve diplomatik önlemler almaya çalışmıştır. Politika, karşılıklı avantajlar ve eşit haklar üzerine sağlam bir şekilde kurulmuştur. Bu, uygar ulusların barış içinde bir arada var olabilmeleri olasılığını doğuran bir stratejiydi, güçten ziyade adalet ve hukukun üstünlüğü kişilerarası ilişkiler ile rehberlik ediliyordu. [3] Ancak bu yaklaşımın ABD’nin bölgedeki amaçlarını ve çıkarlarını değiştirdiğini iddia etmek saflık olur. Görünüşte önemli hiçbir şey değişmedi ve 1930’larda ulusal güvenliğe odaklanmadan önce ekonomik büyümeye odaklanan Amerikan çıkarları da değişmedi.
(Photo by Fotosearch/Getty Images).
2010 Sonrası ABD ve LAC
Latin Amerika’daki Monroe Doktrini politikası, günümüzün büyük güç çatışmalarıyla beraber sona ermiyor; bunun yerine, daha da karmaşık ve evrensel bir ortamda yeni bir aşamaya geçiyor. 2017’de açıklanan Ulusal Güvenlik Stratejisi ve Ulusal Savunma Stratejisi, bu büyük güç mücadelesinin altını çizmekte ve ilk olarak 1823’te ana hatlarıyla belirtilen aynı ilkelere odaklanan bir politikanın sürdürülmesini önermektedir: bölgesel egemenliği tüm baskılara karşı korumak ve ABD ulusal çıkarlarını savunmak. [4]
Bölgedeki Çin etkisi
Monroe Doktrini altında zamanla sadece düşmanlar değişti. Konsept 1823’te ilk olarak uygulanırken Kutsal İttifak devletleri düşmandı. Daha sonra bu onurlu görev Sovyet Rusya tarafından üstlenildi. 2000 yılından sonra, özellikle 1990’lardan sonra ortaya çıkan büyük bir güç olan Çin, kıtadaki ayak izini genişletmeye başladı. Bu şimdiye kadar devam etti ve şimdi ABD “arka bahçesinde” hem Çin hem de Rusya ile ilgilenmesi gerekiyor. Dünya Ekonomik Forumu, Çin’in 2010’dan bu yana Venezuela’ya petrol karşılığında 65 milyar dolar, Brezilya’ya 21 milyar dolar ve Arjantin ve Ekvador’a yaklaşık 15 milyar dolarlık finansman yaptığını açıkladı. [5]
Çok açık bir şekilde, yatırımın Çin’e siyasi olarak fayda sağladığı tartışılmaz. Dominik Cumhuriyeti, El Salvador ve Panama, son dört yılda Tayvan’ı tanımaktan vazgeçti. Latin Amerika’daki bu tür ortaklıklar, Pekin’e BM’de çok önemli veto yetkisi veriyor ve Çinli adaylara uluslararası kuruluşlara destek veriyor.
ABD’nin Çine karşı aldığı önlemler
Başkan Trump 2018 yılında verdiği bir karar ile, belki isteyerek veya istemeyerek, mevcut Biden ve Demokratlar üzerinde önemli bir baskı oluşturmuş oldu. Trump, 2018’de Çin mallarına %25 gümrük vergisi koyacağını açıkladı [6]. Bu, Çin ile ticaret savaşında o sırada uygun bir eylem planı gibi görünebilirdi, ancak ardından gelen salgın Amerikan ekonomisinin gerilemesine neden oldu. Sonuç, Amerika’da Biden’ın seçilmesi ve gülünç ekonomik politikalarıyla şiddetlenen tarihi bir %7,5’lik enflasyon oranı oldu.
Trump tarafından uygulanan gümrük vergilerini düşürmek veya kaldırmak, enflasyonu kontrol etmek için en mantıklı strateji gibi görünüyor. Ancak bunu yaparsa, Cumhuriyetçiler Biden’ı Çin’e karşı yumuşak olmakla suçlayacaklar, bu yüzden bunu yapamayacak. Biden bunun sonucunda seçim yarışı kaybedebilir. Birçok kişi, Biden göreve geldiğinde bölgeye yönelik ABD politikasında bir değişiklik -belki de yeni bir İyi Komşuluk politikası- bekliyordu. Ancak bu da gerçekleşmedi. Ofiste olduğu iki sene boyunca Biden LAC’a ziyaret düzenlemedi ve Haziran ayında Los Angeles’ta yapılan zirveye birçok LAC ülkesi katılmadı.
(Photo by Mario Tama/Getty Images)
Modern Monroe Doktrini ve ABD için fırsatlar
Bu şartlar altında, ABD için Doktrin’in sona erdirilmesi mümkün değil, çünkü tehdit hala devam ediyor. ABD’nin Monroe Doktrini’ni terk ettiğini veya ideallerini reddedeceğini iddia etmek, Çin’in özellikle son 20 yılda LAC’deki ilerlemeleri göz önüne alındığında biraz gülünç. Bu durumda John Kerry’nin 2013’teki “Monroe Doktrini bitti” iddiasına katılmıyorum. ABD hem o zaman, hem de Rex Tillerson “Monroe Doktrini hala var” dediğinde aynı çıkarları savunmaya çalışıyordu. Amerika Birleşik Devletleri, 1823’ten bu yana yönetimler değişse de, sürekli olarak kendisinden başka bir gücü bölgeden kovmak istedi.
Başkan Monroe’nun sözlerinin ardındaki ilk fikir bugün hala geçerlidir. ABD, Batı Yarımküre’de ABD’nin güvenliğini tehlikeye atabilecek şekilde hareket eden dış güçler konusunda endişelenmeli. Ancak 1823’ten beri stratejik ortam önemli bir dönüşüm geçirdi. Emperyalizm görüntüsünden kaçınmak için ABD, silahlı müdahaleden kaçınmalı ve Amerikan Devletleri Örgütü gibi çok taraflı örgütler aracılığıyla işbirliği yapmaya çalışmalıdır.
Ancak Doktrinin günümüze uyarlanması şart, ve bunu yaparken de ülkelerin Çin ile olan ticaret dengesizliklerini azaltmaya odaklanmalı. Amerikan hükümeti, bölge halklarının yerli sanayilerini canlandırmak için adımlar atmalı, iki kıta arasındaki ikili iletişim, diplomasi ve karşılıklı saygının restorasyonu ile bunu başarmayı amaçlamalı. Amerika, çıkarlarını bu şekilde savunup, ülkelerin Çin’e olan bağımlılığı azalttığı takdirde Çinin kıta üzerindeki etkisini azalacaktır. Ancak bunun yönetimi büyük ölçüde Amerika’ya aittir. Küreselleşme nedeniyle “arka bahçe” genişliyor ve ABD, düşmanları bölgeden uzak tutmak için güncel konjonktüre uygun cevaplar vermelidir.
Muhammed F. Çetinkaya
Yüksek Lisans öğrencisi-Boston University Pardee School of Global Studies
[1] Schoultz, L. (1998). Beneath the United States: A history of U.S. policy toward Latin America. Harvard University.
[2] Gould, L. L. (1999). The Spanish-american war and president McKinley. University of Kansas.
[3] Stuart, G. (1939). The Results of the Good Neighbor Policy In Latin America. World Affairs, 102(3), 166–170. http://www.jstor.org/stable/20663306
[4] Trump, D. National Security Strategy of the United States of America. (Washington, DC: Government Printing Office, 2017). 3-4.
[5] Zhang, P., & Prazeres, T. (n.d.). China’s trade with Latin America is bound to keep growing. here’s why that matters. World Economic Forum. Retrieved October 9, 2022, from https://www.weforum.org/agenda/2021/06/china-trade-latin-america-caribbean/
[6] Kimball, S. (2019, May 5). Trump says tariffs on $200 billion of Chinese goods will increase to 25%, blames slow progress in trade talks. CNBC. Retrieved October 9, 2022, from https://www.cnbc.com/2019/05/05/trump-says-tariffs-on-200-billion-of-chinese-goods-will-increase-to-25percent-on-friday.html
Comments