Uluslararası İhtilaf ve Güvenlik Çerçevesinden: Dünden Bugüne Dağlık Karabağ
Tarihi Arka Plan
1988 yılında Karabağ’da Ermeni parlamenterlerin bağımsızlık ve ilhak hareketleri sonucunda vuku bulan “Dağlık Karabağ Sorunu” Ermenistan için olumlu başlamamış; SSCB, 18 Temmuz 1988’de Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan’ın bir parçası olarak tutmaya karar vermiş ve Ocak 1989’da Dağlık Karabağ’ı doğrudan merkeze bağlamıştır (Aydın M. , 2005) (Sapmaz & Sarı, 2012). Ermenilerin 28 Aralık 1991’de referanduma giderek tek taraflı bağımsızlıklarını ilan etmeleri ve SSCB’nin de dağılmasıyla Azeriler ile bölgede yaşayan Ermeniler arasındaki gerilim hızla artarak çatışmalara dönüşmüştür. (SÖKER, 2017) (Svensson, 2009)
- Şiddetli etnik ve iç çatışmaların oluşmasında “kadim nefretler” tetikleyici bir faktördür. (Brown, 1993) “Kadim kinler”, “eski düşmanlıklardan” kaynaklanır. Michael Brown’ın (1993)kitabında ifade ettiği gibi, “Doğu Avrupa’da, eski Sovyetler Birliği’nde ve başka yerlerde bu derinlere yerleşmiş düşmanlıklar otoriter yönetim tarafından yıllarca kontrol altında tutulmuştur.” (s. 209) Eski ABD Başkanı Bill Clinton’ın iddia ettiği gibi, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Soğuk Savaş’ın sona ermesi, ‘’uzun zamandır kaynayan nefret kazanının kapağını açmıştır’’ (Brown, 1993).
- Teorik açıdan Dağlık Karabağ sorununu Ermenistan için bir tür Melian Diyaloğu[1] olarak tanımlanabilir. Rusya gibi güçlü bir müttefikin varlığı, Ermenistan’ın hiçbir ahlaki ve rasyonel gerekçe göstermeden Dağlık Karabağ üzerinde hak iddia etmesine sebep olmuştur (Crane, 1998). Ermenistan’ı bu çatışmada motive eden pragmatik hedeflerdir. Bir başka deyişle, realizm idealizmi alt etmiştir.
Savaş Süreci (Dış Müdahaleler: Arabuluculuk, Barış İnşa Etme)
Ocak 1992’deki AGİK toplantısında, Azerbaycan ve Ermenistan’ın bu kuruma üye olmasıyla konu uluslararası bir boyut kazandı. AGİT Bakanlar Konseyi’nin aldığı kararla Türkiye’nin de içinde bulunduğu 12 üyeli Minsk Grubu kuruldu. Şubat ayı ortalarında Avrupa Parlamentosu Strasbourg’da toplanarak bölgeye gözlemciler göndermeye karar verdi. Şubat 1992’de Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın girişimiyle Moskova’da yapılan görüşmenin ardından ateşkes kararı alındı. 24 Şubat’ta İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Velayeti taraflar arasında arabuluculuk yapmak için bölgeyi ziyaret etti. Taraflar ateşkes için temel konularda anlaşmaya çalışırken 600’den fazla sivilin ölümüne neden olan Hocalı katliamı yaşandı. Kuşatma altındaki çok sayıda insanın vahşice katledilmesi, uluslararası örgütleri ve dünya medyasını konuya daha fazla odakladı. (Doğan, 2020)
- Adil Savaş Teorisinin(Just-war theory) bir parçası olarak, uluslararası hukuka göre savaş, bir dizi kriter aracılığıyla ahlaki olarak gerekçelendirilmelidir. Ermenistan tarafından, ‘’Dağlık Karabağ Bölgesi’nin aslında Ermenilere ait olduğu’’ ve ‘’soykırım iddiası’’ gibi dünya kamuoyuna sunulan bu gerekçeler Adil Savaş Teorisinin jus ad Bellumilkesine hizmet etmektedir. Yani Ermenistan’ın savaşa girme nedenini açıklamaktadır.
Rusya’nın yıllar içinde uyguladığı Ermeni politikası sonucunda Dağlık Karabağ bölgesinde azınlık durumuna düşen Azerbaycan için kendi kaderini tayin ilkesi büyük önem taşımaktadır. Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 55. maddesinde ifade edildiği gibi:
“Uluslar arasında halkların hak eşitliği ve kendi yazgılarını kendilerinin belirlemesi ilkesine saygı üzerine kurulmuş barışçı ve dostça ilişkiler sağlanması için gerekli istikrar ve refah koşullarını yaratmak üzere…’’ (UN, 1945).
BM Şartı hükümlerine göre güç kullanımı yasaktır. Öte yandan tehdit, silahlı saldırı ve müdahalenin de yasak olduğu düşünüldüğünde Ermenistan’ın birçok kuralı ihlal ettiği söylenebilir. BM’nin kağıt üzerinde aldığı kararların doğrudan olumlu bir etkisi olmamasına rağmen, AGİT ve Bağımsız Devletler Topluluğu ile ortak yürütülen operasyonlar başarılı olmuş, barışa yönelik bir adım atılarak 5 Mayıs 1994’te “Bişkek Protokolü” imzalanmıştır. (Aliyev, 2006)
27 Eylül 2020’ye giden yol
Dönemin cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, Bişkek Protokolü’nün ardından kısa sürede iç siyasette istikrarı sağladı ve Karabağ sorununun çözümüne yöneldi. Ayrıca OESC, NATO, BM ve Bağımsız Devletler Topluluğu gibi uluslararası güçlerle etkileşime devam etti. İlham Aliyev döneminde Karabağ sorunu yeniden dış politikanın merkezine koyuldu. Toprak bütünlüğünün ve sınırların dokunulmazlığının sağlanması için ekonomik kalkınmanın önemi vurgulandı. Bu dönemde Azerbaycan, dış ilişkilerini geliştirerek uluslararası arenada yeni dostlar ve müttefikler edinmeye odaklandı, amaç ülkeyi görünür kılmaktı.
- Azerbaycan, olumlu gelişmelere rağmen Dağlık Karabağ konusunda beklediği desteği bulamayınca barış için savaş(war for peace) vurgusu yapmaya başladı. İlham Aliyev’in bu yaklaşımı, barış istiyorsanız savaşa hazırlanın anlamına gelen “Si vis Pacem, para Bellum” ile eşleştirilebilir.
- Çatışmanın başlangıcından itibaren Azerbaycan barış isteyen taraftı çünkü karşı tarafta Rusya gibi güçlü bir müttefikin varlığı ona başka bir çözüm yolu sunmuyordu. Ancak zamanla Azerbaycan lehine gelişen şartlar ve Ermenistan’ın katı tavrı, Azerbaycan’a savaş yoluyla barışın daha etkili bir çözüm olabileceğini düşündürdü.
Bu nedenle Azerbaycan olası güvenlik sorunları için askeri harcamalarını artırdı ve bu silahlanma sürecinde izlediği gizlilik politikasıyla Ermenistan’ı silahlanmaktan alıkoyarak bir güvenlik ikilemini önledi. Bu dönemde Azerbaycan’ın ekonomik ve mali faaliyetleri, silahlarının üstünü örtmek için perde görevi gördü. Aliyev döneminde Azerbaycan’ı destekleyen devletlerin sayısı arttı ve uluslararası kuruluşlar tarafından Azerbaycan lehine kararlar alındı. 14 Mart 2008 tarihli “Azerbaycan’ın İşgal Altındaki Topraklarının Durumuna İlişkin BM Kararı” uluslararası kamuoyundaki başarısını açıkça ortaya koydu. (Yılmaz, 2013)
Genel Değerlendirme: 2020 Sonbaharı ve Sonrası
Savaş’ın başlangıcında Türk kamuoyunda tarihin tekerrür edebileceği endişesine karşın, Ekim ayı içerisinde Azerbaycan’ın savaştaki askeri üstünlüğü birçok kesimi yanılttı. Rusya’nın daha çekimser bir tutum sergilemesi ve Türkiye’nin Azerbaycan’a sağladığı hava kuvvetleri desteğinin bu yanılgının ardındaki temel faktörler olarak gösterilmesi mümkün. Ayrıca her iki ülkenin askeri harcamalara ayırdıkları bütçeler karşılaştırıldığında, 1992’deki savaştan sonra Azerbaycan’ın, Ermenistan’ın neredeyse 4 katı kadar harcama yaptığı görülüyor. (Sapmaz & Sarı, 2012)
Covid-19 pandemisinde savaş sürecinin medya ve iletişim faktörleri açısından görünmez olması, Ermenistan’ın yalnız kalması ve Türkiye’nin desteği, Azerbaycan’ın kazanımlarının anlaşılmasına yardımcı olabilir. Ancak Azerbaycan’ı zafere götüren etkenlere baktığımızda ilk karşımıza çıkan şey Azerbaycan’ın bu konudaki haklılığıdır.
- Bir önceki bölümde de belirtildiği gibi savaşın ahlaki gerekçesi, dünya kamuoyunun desteğini kazanmak ve uluslararası hukuk için mühimdir. Adil Savaş Teorisi’ndeki üç bölümün, jus ad bellum, jus in bello ve jus post bellum‘un ahlaki gerekçelerle tamamlanması gerekir. Ermenistan sadece savaşa girme hakkı olan jus ad Bellumkısmını tamamladığı için, uluslararası ilişkilerdeki imajını katliamlar, kıyımlar, sivillere ve hatta çocuklara zarar vererek zedelemiştir. Ancak savaşta ahlaki ve doğru davranışı anlatan jus in bello, Adil Savaş Teorisi’nin en önemli bölümüdür. Azerbaycan, savaş sırasında sivillere zarar vermeyerek ahlaki imajını korumuştur.
Dağlık Karabağ Sorunu geçici olarak çözüme kavuşabilir ancak bu bölgenin devletler için öneminden ötürü, herhangi bir çıkar çatışmasına daha sahne olması gayet olağandır. Son zamanda gerçekleşen sıcak temaslar da bu bölgenin akıbetini açıklar niteliktedir. Rusya’nın Ukrayna’ya girmesi, Ekonomik bir dev olan Çin’in her geçen gün büyümesi, İran ve Suriye’deki iç karışıklıklar ilerleyen günlerde Azerbaycan’a coğrafyanın kader olduğunu tekrardan hatırlatabilir.
Ömer Valyozoğlu
Kaynaklar
Aliyev, T. (2006). Dağlık Karabağ Sorunu ve Uluslararası Örgütler. T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI, 1-178.
Aydın, M. (2005). “The Nagorno (Upper) Karabakh Problem”, Turkish Foreign Policy,. (B. Oran, Dü.) 2, 401.
Brown, M. E. (1993). Ethnic and Internal Conflicts. M. E. Brown içinde, Ethnic Conflict and International Security (s. 209-226).
Crane, G. (1998). Thucydides and the Ancient Simplicity: The Limits of Political Realism. University of California Press.
Doğan, G. E. (2020). The Nagorno-Karabakh Conflict: Assessment of Regional Security. Journal of Security Studies, 167-181.
Dönmez, B. N. (2020, November 27). ÇOK BİLİNMEYENLİ BİR DENKLEM: DAĞLIK KARABAĞ SORUNU. icil.org.tr: https://icil.org.tr/cok-bilinmeyenli-bir-denklem-daglik-karabag-sorunu/ adresinden alındı
Mert, Ö. (2013). OSMANLI TÜRKLERİ İDARESİNDE ERMENİLER. Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, 143-174.
Sapmaz, A., & Sarı, G. (2012). An Alternative Solution of the Problem of Nagorno-Karabakh: Use of Force by Azerbaijan. Security Strategies, 1-31.
SÖKER, Ç. (2017). THE ANALYSIS OF NAGORNO KARABAKH PROBLEM FROM THE CONFLICT RESOLUTION PERSPECTIVE. KAUJEASF, 8(16).
Staff, R. (2020, September 27). Nagorno-Karabakh announces martial law and total mobilization. reuters.com: https://www.reuters.com/article/armenia-azerbaijan-martial-law-idINKBN26I086?edition-redirect=in adresinden alındı
Svensson, I. (2009). The Nagorno-Karabakh Conflict: Lessons from the mediation efforts. http://www.initiativeforpeacebuilding.eu/pdf/ Nagorno_ Karabakh_conflict_mediation_efforts.pdf adresinden alındı
UN. (1945). United Nations Charter. Charter, United Nations, CHAPTER IX: INTERNATIONAL ECONOMIC AND SOCIAL CO-OPERATION, San Francisco. https://www.un.org/en/sections/un-charter/un-charter-full-text/ adresinden alındı
Yılmaz, R. (2013). UNRESOLVED DEADLOCK ON CAUCASUS REGION: NAGORNO KARABAGH’S PROBLEM. Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslararası Avrasya Strateji Dergisi, 71-90.
[1] MÖ 416’daki Peloponez Savaşı sırasındaki Melos Kuşatması
Comments