Almanya Ulaştırma İşçileri Grevi: Ortak İrade

Ortak irade modeli “işçi katılımı” modeli olarak da adlandırılabilir. Almanya, Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Stinnes-Legien Anlaşması ile işçi hakları konusunda ilk kayda değer adımları atmıştır. Bu anlaşma “Ortak İrade” anlamında atılan ilk adımlardan biriydi ve toplu pazarlığı yasalaştıran 1922 tarihli Denetim Kurulu Yasası’nı (Aufsichtsratgesetz 1922) içeriyordu.

Almanya’da 27 Mart’ta Hessen, Kuzey Ren-Vestfalya, Baden-Württemberg, Saksonya, Aşağı Saksonya ve Rheinland-Pfalz eyaletlerinde toplu taşımanın durması şeklinde etkisini gösterecek olan ulaşım işçilerinin grevi büyük yankı uyandırdı. Alman basınına göre son 31 yılın en büyük grevi olarak yansıyan ulaşım işçilerinin grevi, hizmet sendikası Ver.di ile demiryolu ve ulaşım sendikasının (EVG) desteğiyle sonuçlandı ve çalışanlar 6 eyalette greve gitti. Mart ayı başında Almanya’nın en büyük sendikalarından biri olan Birleşik Hizmetler Sendikası’ndan Frank Werneke, uyarı grevinin gerekli olduğunu ve sonuç alınamaması halinde grevlerin devam edeceği uyarısında bulunmuştu.

Ortak irade modeli “işçi katılımı” modeli olarak da adlandırılabilir. Almanya, Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Stinnes-Legien Anlaşması ile işçi hakları konusunda ilk kayda değer adımları atmıştır. Bu anlaşma “Ortak İrade” anlamında atılan ilk adımlardan biriydi ve toplu pazarlığı yasalaştıran 1922 tarihli Denetim Kurulu Yasası’nı (Aufsichtsratgesetz 1922) içeriyordu. Adolf Hitler döneminde durağanlaşan ve gerileyen bu “Ortak İrade” modeli, 1976 yılında imzalanan Ortak İrade Yasası (Mitbestimmungsgesetz) ve 1972 yılında imzalanan İş Anayasası Yasası (Betriebsverfassungsgesetz) ile günümüz yasalarının temellerini atmıştır.

Otobüs şoförleri, demiryolu çalışanları ve çok sayıda toplu taşıma çalışanının katıldığı bu grevin büyük yankı uyandırmasının temel nedenlerinden biri de küresel ısınma ve iklim değişikliği aktivistlerinin greve dahil olması gibi görünüyor. Toplu taşımanın ucuzlatılmasını ve insanların özel araçlardan toplu taşımaya geçmesini savunan iklim aktivistleri de Mart ayının başından beri 27 Mart’taki eylemde aktif olarak yer alacaklarını açıklamışlardı.

Almanya’da enflasyon oranının Şubat 2023’te +%8,7 olduğunu belirten Federal İstatistik Ofisi (Destatis) Başkanı Ruth Brand, “Enflasyon oranı yüksek kalmaya devam ediyor” dedi. Yükselen enflasyonu gerekçe gösteren Ver.di, %10’un üzerinde maaş artışı talep etti. Deutsche Bahn ise ilk iki turda bu oranda bir maaş artışını kabul etmemiş, hissedilen enflasyon oranının o kadar da yüksek olmadığını savunarak bu grevlerin gereksiz olduğunu belirtmişti. Basında “son 31 yılın en büyük grevi” olarak anılan 27 Mart grevinin bu kadar büyük bir grev olarak adlandırılmasının sebebinin Ver.di sendika başkanının üçüncü turda maaş artış oranı talebinin kabul edilmemesi halinde protestoların devam edeceği uyarısında bulunmasından kaynaklandığını düşünüyorum.

Deutsche Bahn, maaşlarda %10’un üzerinde yapılacak artışların ulaşım ücretlerinde de artışa neden olacağını belirtti. Bu durumun üzerine iklim aktivistleri ile grevci işçilerin çıkarlarının çatışmasına yol açabileceği sorusu akıllara takıldı.

Otobüs ve demiryolu sürücülerinin 24 saat boyunca iş bırakmasının pek çok sonucu oldu. Sadece sabah saatlerinde Köln, Düsseldorf, Münih, Nürnberg, Frankfurt, Hannover ve Bremen’e yapılan yedi uçuş iptal edildi. “Pegasus ve Türk havayolları gibi şirketler uçuşlarını bir günlüğüne askıya aldı. Toplu taşımanın bir günlüğüne tamamen donmasının ardından insanlar özel araçlarına yöneldi ancak önceki günlerde beklendiği gibi trafik kaosu yaşanmadı. Alman basını bu durumu grevin Ver.di tarafından üç gün önceden duyurulmasının ardından alınan önlemlere bağladı. Köln-Doğu kavşağı ve Hamburg önlemler sayesinde trafiğin sorunsuz aktığı bölgelere girerken, Heidelberger Kreuz gibi bölgelerde sınırlı önlemler nedeniyle trafik sıkışıklığı yaşandı. Bu durum bir bakıma iklim aktivistlerinin artan toplu taşıma fiyatları karşısında özel araçlara yönelmemenin hem sosyal hayata hem de küresel ısınmaya etkisi konusundaki uyarılarının da habercisi oldu.

Fransa’da emeklilik reformuna karşı grevlerin devam ettiği bu dönemde Almanya’daki ulaşım grevi Fransız basınına şu şekilde yansıdı: “Fransa buna alışıksa, Almanya tüm ülkeyi felç edebilecek toplumsal hareketlere daha az alışık.” Fransız basını, beklendiği kadar büyük bir etki yaratmayan grevin “son 31 yılın en büyük grevi” olarak manşetlere taşınmasını, Almanya’nın bu tür toplumsal hareketlere alışık olmamasına bağladı. Ayrıca Birleşik Krallık’ta ücretlerin ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için aylardır devam eden grevler ile Fransa ve Almanya’daki grevler aynı anda artmış ve sendikaların birleşmesi yoluyla büyük bir etki yaratmıştı.

Efsa Demirhan 

Koç Üniversitesi

Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde okumaktadır. Akademik ilgi alanları; Diplomasi, Uluslararası ilişkilerde güç, Soğuk Savaş ve sonrası Dünya Siyaseti. [ View all posts ]

Comments

Be the first to comment on this article

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Go to TOP