Putin’in Karşılaştığı Zorluklar Üzerine Global Risk Değerlendirmesi
Ukrayna’daki savaş 2022’de değil, 2014’te başladı. Bütün dünya, ve en önemlisi Ukrayna halkı, geçtiğimiz 8 sene içerisinde Putin’in yapacağı muhtemel saldırılara karşı önlem alınmamasının acısını çekiyor. 2022’de Putin saldırıya başlamadan önce NATO ve ABD’nin caydırıcı enstrümanlar geliştirmesi gerekirdi; bu bir gerçek. Ancak Putin bu sefer kazanamayacağı bir savaşa girdi. Çünkü güncel ortam, 2008 ve 2014’ten çok farklı. Buna ek olarak Rusya askeri açıdan büyük hezimete uğradı ve bunu kimse beklemiyordu. Aynı zamanda Rus ordusunun “yenilmez” olmadığı da anlaşıldı. Peki bu nasıl oldu?
REUTERS/Marko Djurica
Rusya ordusunun işleyişi ve ABD ordusundan farkı
Rus ordusu, ABD ve diğer Batılı ordulardan çok farklı işliyor. Öncelikle, ABD ordusu oldukça ademi merkeziyetçi (decentralized) bir yapıya sahip. Yani şöyle; ABD ordusunda merkezden emir verilir ve askerlerin bunu ademi merkeziyetçi bir yapıda düşünmeleri beklenilir. Sahadaki infaz yetkisi yüksek rütbeli generallerden ziyade ast komutanlara devredilir.[1] Rusya ordusu ise yukarıdan aşağı doğru inen, oldukça merkeziyetçi hiyerarşik bir yapıya sahip.[2] Ukraynalıların sahada birçok Rus generalini öldürmede fazlasıyla başarılı oldukları gerçeğini mercek altına aldığımızda, Rusya’nın askeri başarısızlığının nedenlerinden birini anlamamız güç değil.
(Photo by John Moore/Getty Images)
Ek 300 bin etkisiz asker
Rusların çoğu Putin’in savaşına inanmıyor ve ülkeleri için ölmeyi istemiyorlar, çünkü bir neden görmüyorlar. Bunu kısmi seferberlik açıklandığında ülkeden kaçmaya çalışan Ruslardan anlayabiliriz. Bu kararla orduya alınan askerlerin temel bilgiler dışında askeri herhangi bir bilgileri olmadığından Putin bundan daha yanlış bir karar alamazdı. Bu ek 300 bin kişi, inandıkları uğurda canlarını vermeye hazır, iyi eğitilmiş, ve son teknoloji silahlarla donatılmış Ukrayna ordusu karşısında oldukça zayıf bir topluluk.
REUTERS/Gleb Garanich
Ağların silah olarak kullanılması
Savaşın başladığı günden bu yana, doğal gaz hatlarının Putin tarafından silah olarak kullanıldığı ortada ve Putin ele geçirdiği her fırsatta bunu dile getirmekten çekinmiyor. Daha ileride değineceğimiz üzere, geçtiğimiz haftalarda Kuzey Akım boru hattında yaşanan patlama da buna bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. Tabii ona bu kozu verip, Avrupa’yı derin bir çukura sokan Almanya da en az Putin kadar suçlu.
Putin aynı zamanda AB’nin iki yüzlü bir mülteci ve gümrük politikası olduğunu bilerek mültecileri de silah olarak kullandı. Bunu Kürtleri Belarus’a getirip, oradan da Polonya sınırına iterek yaptı.[3] Burada mağdurlar pek tabii mülteciler, ancak hedef AB.
Bunlarla beraber gıda tedarik zinciri de Putin’in Ukrayna’ya deniz ablukası uygulaması ile silah olarak kullanıldı. Çoğu Orta Doğu ülkesinin tahılının %50’si Ukrayna’dan geliyor ve Putin abluka kararı alınca bu ülkelerdeki tahıl fiyatlarında %50-%100 arasında artış yaşandı.[5] Türkiye’nin arabuluculuğunda gerçekleştirilen tarihi gıda koridoru anlaşması büyük fayda sağlasa da 22 Kasım’da geçerliliğini kaybedecek ve yenilenip yenilenmeyeceği de henüz bilinmiyor.
Aynı zamanda, Ukrayna’dan tahılın ihracatı da oldukça yavaş işliyor. Bunun sebebi ülkelerden ziyade marketin durumundan ötürü. Nakliye şirketleri güvenlik endişeleri nedeniyle operasyon gerçekleştirmede doğal olarak tereddüt ediyor ve bu da tedarik zincirini aksatmış oluyor.
(Photo by OZAN KOSE/AFP via Getty Images)
Kış geliyor
Mevcut krizden ötürü enerji piyasası ve şirketler oldukça tedirgin ve AB ülkelerinin-İtalya dışında- Rus doğal gazına bağlı oldukları gibi bir gerçek var. Geçtiğimiz aylardaki gelişmelere bakacak olursak, Gazprom, boru hatlarına bakım yaparken “yanlışlıkla” Avrupa’ya giden vanayı kapattığını açıkladı.[3] Eylül ayının son günlerinin AB açısından manşeti Norveç ve Polonya arasındaki Baltık Boru Hattı’nın açılışı olması gerekirken-ki bu hattın açılışının önemi Rusya’ya olan bağımlılığın azaltılması-hatırlanacağı üzere Kuzey Akım Hattı’nda gerçekleşen sebebi belirsiz patlama oldu.
Bunun etkileri oldukça büyük. Çünkü muhtemelen hatlar devlet temelli bir aktör tarafından sabotaja uğradı. Bundan ötürü diğer hatların güvenliğinden de şüphe edilmesi gerekir zira eğer ortada böyle bir dengesizlik varsa, hatların savunmasız ve AB’nin de gazsız olduğunu bilmesi ve ona göre hareket etmesi gerekir.
(Photo by Swedish Coast Guard / Handout/Anadolu Agency via Getty Images)
Demokrasinin karşıt ideolojisinin lideri değişiyor mu?
Ukrayna’daki savaştan ötürü Çin büyük bir ikilem yaşıyor. Bir tarafta Çin’in Rusya’ya yakın olduğu, diğer tarafta ise Çin’in egemenliğe büyük önem verdiği gibi iki gerçek karşımıza çıkıyor.[6] Aynı zamanda Çin Rusya’yı güçlü görmek istese de uygulanan yaptırımlardan oldukça çekindiğinden ötürü, Rusya’ya karşı belirli bir politika gerçekleştirebilmiş değil.
Bunlarla beraber Rusya’nın güç kaybetmesi Çin için ciddi bir sorun. Yıllardır otoriteryanizmin liderliğini yapan Rusya’nın bu konumu artık kaybetmeye başladığını okuyabiliriz. Ancak Çin’in, demokrasinin rakip ideolojisinin lideri olma konusunda bütüncül olarak hevesli olduğunu da düşünmüyorum.
Latin Amerika’nın tepkisi
Kıtadaki birçok ülke, özellikle Brezilya, Arjantin ve Meksika, beklenmeyen duruşlar takındılar ve savaşta Batı bloğunda yer almadıklarını gösterdiler. Hatta Şubat ayında Brezilya Cumhurbaşkanı Bolsonaro, Moskova’ya bir ziyaret bile gerçekleştirmiş ve Rusya ile “dayanışma” içinde olduklarını açıklamıştı.[7]
Bunun en büyük nedeni olarak savaş amacının ABD isteği doğrultusunda şekillendiği kanaatindeyim. Bundan kastım şudur; Nisan ayına kadar Batı bloğunun amacı Rusya’nın yaptığı haksız ilhakı durdurmak ve Ukrayna’nın toprak kaybını önlemekti. Ancak Nisan ayından sonra ana amaç, Rusya’yı kalıcı olarak güçsüzleştirmek ve iktidarı devirmek olarak ön plana çıktı ve bu da bütün ülkeler tarafından desteklenmiyor.
Global çerçevede atılabilecek adımlar
Putin yenilgiyi kesinlikle kabul etmeyecek. Günün sonunda başarıyı batı şartlarına göre değil kendi şartlarına göre tayin edecek ancak kendisini yenilmiş kabul etmeyecek. Nükleer kullanma ihtimali de oldukça yüksek. Ancak bu ihtimali farklı açılardan değerlendirmemiz gerekli olabilir. 3 nükleer senaryonun mevcut olduğunu düşünüyorum. 1) Rus topraklarında yer üstü nükleer bomba testi yaparsa 2) Uluslararası topluluğun tanımadığı, Rusya’nın ilhak ettiği topraklarda test yaparsa ancak kimseyi öldürmezse 3) Savaş alanında kullanırsa. Bu üçü için-özellikle daha muhtemel gördüğüm 1. Senaryo için, hangilerinin nükleer saldırı olduğunun ve verilecek olan tepkinin özellikle Pentagon tarafından ciddi olarak tasarlanması gerek. Her 3 senaryonun da gerçekleşmemesi için Çin’in ve Hindistan’ın büyük rol oynaması gerektiğini düşünüyorum, çünkü kimse nükleer kullanımını ya da kullanma tehdidini tolere etmemeli. Bu bağlamda özellikle Çin’in ve Hindistan’ın Putin’i uyarma konusunda tüm dünyaya karşı önemli bir sorumlulukları var.
Muhammed F. Çetinkaya
Yüksek Lisans öğrencisi-Boston University Pardee School of Global Studies
[1] https://www.nzz.ch/english/yazidis-and-kurds-among-the-many-crossing-from-belarus-to-poland-ld.1654752
[2] https://www.wilsoncenter.org/article/grains-and-hydrocarbons-middle-east-and-war-ukraine
[3] https://www.doctrine.af.mil/Portals/61/documents/AFDP_3-30/3-30-D85-C2-Appendix-Definitions-Terms.pdf
[4] https://warontherocks.com/2022/06/not-built-for-purpose-the-russian-militarys-ill-fated-force-design/
[5] https://www.reuters.com/business/energy/nord-stream-1-nominations-fall-zero-aug-31-0200-cet-2022-08-30/
[6] https://thediplomat.com/2019/05/does-china-really-respect-sovereignty/
[7] https://www.reuters.com/world/us-denounces-bolsonaros-solidarity-with-russia-ukraine-crisis-brews-2022-02-18/
Comments