Ali Rıza Güney: “Irak’ta Bölgesel Güç Mücadelesi ve Çevre Ülkelerin Politikaları”

Soğuk Savaş’ın sonrasında oluşan tek kutuplu (unipolar) dünya düzeninin sona erdiği artık herkes tarafından biliniyor. Sovyetler Birliği ile giriştiği mücadeleden galip çıkan Batı -özellikle A.B.D- çoğuna göre güç kaybederken Çin ve Rusya başta olmak üzere birçok ülkenin yükselişi, akıllara tekrardan bipolar dünya düzenine döner miyiz ve hatta multipolar bir düzen mümkün mü gibi soruları getiriyor. Fakat bizler Yeni Dünya Düzeni kaç kutuplu olacak henüz bilemesek de bu sene içerisinde yaşananlar gösterdi ki Rusya bu kutuplardan birisi olamayacak. 24 Şubat 2022 tarihinde bir gece ansızın Ukrayna’ya girmeye başlayan Rus ordusu -her ne kadar 2014’ten beri gayriresmi olarak bulunsa da- Ukrayna topraklarında istediği başarıyı yakalayamadı ve en başta Ukrayna’yı Nazi(!) rejiminden kurtarmak sloganıyla çıktığı bu yolda şuan elindeki kazanımları -doğuda ve güneyde- korumaya çalışmakla meşgul[1]. Tabi bu noktada başarısızlıklar Rusya’nın peşini bırakmasa da Rus lider Putin’in ısrarı ve inadı, olası bir barışın da pek yakın olmadığını gösteriyor.

Ukrayna Hezimeti Rusya İçin Sıradan Bir Hezimet Değil

“İki bitişik evdeki komşular: Türkiye ve Irak”

Ali Rıza Güney, Türkiye ve Irak arasındaki ilişkiyi “Kazan-kazan ilişkisi” olarak adlandırarak konuşmasına başladı. Bu “bitişik evlerde” yaşayan komşuların bahçelerinde gerçekleşen olumsuzlukların veya gelişmelerin en çok iki tarafı ilgilendirmesi gerektiğinin altını çizdi. Sayın Büyükelçimiz, Irak’ın mezhepsel ve etnik farklılıklar nedeniyle analiz edilmesi zor ülkelerden biri olduğu belirtti. Bu tür farklılıkların her toplumda bulunduğunu ancak mühim olanın ulusal birliği elde tutmak olduğuna vurgu yaptı. Irak’ın analiz edilmesindeki zorluğun sadece bu farklılıklardan değil, çok yoğun geçen 40 yıllık süreçteki; Irak-İran savaşı, Irak Savaşı, Mezhepsel  savaşlar, terör sorunu ve örgütler gibi problemlerden kaynaklandığını belirtti. Sayın Güney, Irak’ın bu süreçte çıkışı olmayan bir iç savaş-terör-işgal döngüsüne girdiğini söyledi. Bu handikapın Irak vatandaşları ve siyasetçileri için “siyasal travma” olarak adlandırabileceğini de belirtti. Irak’ın bölgenin entelektüel merkezlerinden biri olduğunun altını çizen Sayın Büyükelçimiz, bu entelektüel merkezin diğer aktörlerin siyasal sahası olarak kullanılmaması için Türkiye-Irak ilişkilerinin önemli olduğunu belirtti.

“Ekonomik- Ticari”

Ali Rıza Güney, konuşmanın bu kısmında Türkiye’den  ihraç edilmiş olan ürünlerin Irak’ta çok rabet gördüğünü belirtti. Bunun nedenini ise Türkiye’den gelen ürünlerin sürat ve kalitasiyle ilişkilendirdi. Basra’daki yaşamın Türkiye yaşam tarzına olan benzerliğine dikkat çekmek isteyen Sayın Büyükelçi, Basra için “Yüzünü tamamen Türkiye’ye dönmüş.” ifadesini kullandı.

“Yumuşak Güç”

Ali Rıza Güney, Türkiye ve Irak arasındaki ilişkilerin ilerlemesini iki güç türüyle ilişkilendirdi: yumuşak ve akıllı güç. Bunlardan yumuşak güç kavramı etkinliğimizin bir çok noktasında tekrar etti ve örneklendirildi. Sayın Büyükelçimiz öncelikle Irak’ın genç nüfusuna ve her yıl 700-800 bin gencin iş bulma ihtiyacı ile çeşitli sektörlere giriş yaptığını belirtti. Yumuşak güce örnek olarak, Türkiye’nin bu geçlere istihdam sağlaması ve işsizliğin azalmasını verdi. Medya sektörüne ayrı bir vurgu yapan Sayın Büyükelçi, Türkiye’de çekilmekte olan veya halihazırda çekilmiş olan dizilerin Irak’ta büyük bir etki yarattığını belirtti. Bu iki ülke arasındaki kültürel ilginin pek çok olumlu sonucuna dikkat çekti. Özellikle diziler yoluyla Irak’ta Türkiye kültürünün ilgi çekmesiyle çoğu kişinin Türkçe öğrendiğini belirtti. Ek olarak da Bağdat Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı bölümünün açıldığının ve rağbet görüdüğünü de sözlerine ekledi. Ayrıca bu güçleri kullanarak devam eden yıllarda da ilişkileri güçlü tutmanın, halka yaklaşmanın ve önemli olanın sokaklardaki ilgi ve alaka olduğunun altını çizdi.

“Üç sorunlu konu: Su, Güvenlik ve Türkmenler”

Sayın Büyükelçi Ali Rıza Güney, su konusundaki kara propagandalar nedeniyle oluşan anlaşmazlıklardan iki ülkenin de rahatsız olduğunu belirtti. Türkiye’nin Irak’a giden suyu kesmediğini ve bu sorunun bölgede etkisini arttıran küresel ısınmadan kaynaklandığını belirtti. Küresel ısınmanın bölgeye etkisinin, Irak’taki suyun kullanılma ve korunmasındaki eksikliklerin birleşmesiyle beraber ciddi sorunlar doğurduğunu. Türkiye’nin bölgedeki bilinçlendirmeyi arttırmak adına Basra’ya kadar inen altyapı projeleriyle efor sarfettiğini söyledi. Bu noktada Türkiye’nin bölgede sağladığı altyapı çalışmalarının önemini ve bölge halk tarafıdan da meşru görüldüğünü temellendirdi.

İkinci dikkat çeken sorun ise güvenlik sorunuydu. Sayın Büyükelçi bu konuya ise DEAŞ’ın 2014’de Suriye üzerinden Irak’a girişiyle başladı. Irak’ın bunun ardından  uzun süre etkisiz kaldığını aktardı. Her ne kadar bölgedeki ülkeler Irak’ın ulusal birliği için  destek çıkacak olsa da saha mücadelesi adına ilk hamlenin Irak tarafından yapılması gerektiğini düşündüğünü iletti. Irak yönetiminin etkisiz kalmasının ardından bölgedeki Yezidilerin DEAŞ-PKK çatışması arasında kalmasına ve bu bölgenin daha sonra PKK’nın eline geçerek bölgedeki sivillerin dervşirilmesinin yıkıcı olduğunu belirtti. Bu tarz örgütlerin hiçbir zaman ilk çıktıkları dönemki salt ideolojilerine bağlı kalmadıklarını ve diğer büyük aktörler tarafından kullanıldığının, ancak Irak içerisindeki birçok partinin bu konuda bilinç artışına sahip olmasıyla bölgede terör örgütlerine karşı mücadele ettiklerini aktardı. Bu noktada tekrar hatırlatmamız gereken cümle ise “Ortak sorun, ortak mücadele.” Cümlesi oldu.

Irak ordu ve devlet sistemindeki bilinçlenmeye dikkat çeken Sayın Güney,  Türkiye’nin gerçekleştirdiği operasyonlara gelen tepkilere karşı da açıklama getirdi. Irak yönetiminin PKK’nın bir terör örgütü olduğunu ve operasyonlarımızın sürecini de  farkında olduklarını ve bu noktada PKK’nın Kuzey Irak’ta yuvalanma durumunda olduğunu ve Türkiye’nin temel görevinin Irak’ın kendini korumasına izin vermek olduğunu açıkladı. Ancak Irak’ın aktif olmaması sonucu son yıllarda 400’e yakın terör saldırısının Türkiye sınırına düzenlendiğini belirtti. Sonuç olarak da Irak, bölgede bir koruma sağlamadığında da Türkiye’nin nokta atışı denilen teknik ile sivillere zarar vermeden koruma sağlaması gerektiğini söyledi.

Bu üç konudan sonuncusu ise Türkmen konusuydu. Ali Rıza Güney, ilk olarak Irak’ın anayasal olarak federal bir yapısının olduğunu belirtti. Türkiye ve Irak hükümetlerinin ikili ilişkilerini anayasal çerçevede meşru parametlelerle yönetmeye çalıştığını belirtti. Türkmenler ve Türkiyeli Türkler arasında soy ayrımı yapılamayacağını ancak Irak’taki anayasada belirtildiği gibi hepsinin Irak vatandaşı olduğunun altını çizdi. Bu noktada ise Sayın Büyükelçi 2017 Referandum Krizi’ne dikkat çekerek, Irak’ın bütünlüğünü ve Iraklılık kimliğini savunan kitlenin temsil edilmeyişini vurguladı. Irak’ta pek çok farklı kitlenin (Sunni-Şii/ Kürt-Türk) bulunmasının ve bu kitlelerden birinin istikrarsızlığı sonucu sorunlar çıkaracağının belirtti. Bu sebepten tek çözümün Irak’ın etnik ve mezhepsel çeşitliliği kabul etmesi geçtiğini söyledi. Ayrıca Türkmen konusunun bir sorun mu olup olmadığına ülkelerin bakışının karar verdiğini.

Efsa Demirhan

Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde okumaktadır. Akademik ilgi alanları; Diplomasi, Uluslararası ilişkilerde güç, Soğuk Savaş ve sonrası Dünya Siyaseti. [ View all posts ]

Comments

Be the first to comment on this article

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Go to TOP