Türkiye’nin BRICS Adaylığının Teorik Analizi

Siyaset teorisinin çağdaş söyleminde, çok kutuplu bir dünya düzeninin ortaya çıkışı, Batılı liberal demokrasilerin geleneksel hegemonyasına meydan okuyan ve giderek güç kazanan bir olgudur. Türkiye’nin BRICS koalisyonuna katılımı, daha ademi merkeziyetçi ve çoğulcu bir küresel güç yapısına doğru bu kayışın bir tezahürü olarak görülebilir. Bu makale, çok kutuplu dünya fikrini destekleyen teorik temelleri ve Türkiye’nin BRICS’e entegrasyonunun bu dönüşüm için nasıl bir katalizör görevi görebileceğini araştırmayı amaçlamaktadır.

Çok kutupluluk kavramı, uluslararası arenada gücün artık birkaç Batılı devletin münhasır alanı olmadığı, bunun yerine çeşitli etki merkezleri arasında dağıldığı kabulüne dayanmaktadır. Bu dağılım, güç dinamiklerini incelerken yönetişime çoğulcu bir yaklaşımın öneminin altını çizen Robert Dahl gibi akademisyenlerin teorik perspektifleriyle de örtüşmektedir. Dahl’ın demokratik bir çerçevede gücün farklı çıkar grupları arasında dağılımına ilişkin görüşleri, BRICS bloğunda yer alanlar gibi yükselen ekonomilerin kendi etkinliklerini ortaya koyduğu ve yerleşik güçlerin tek kutuplu hakimiyetine meydan okuduğu çok kutuplu bir düzene doğru mevcut küresel değişimle yankı bulmaktadır.

Türkiye’nin BRICS’e katılma yönündeki resmi talebi, değişen küresel güç dinamiklerinin farkında olduğunu ve uluslararası sahnede daha belirgin bir rol oynama arzusunu yansıtan stratejik bir hamledir. Bu hamle yalnızca geleneksel ittifaklardan uzaklaşmak değil, çok kutupluluk ilkelerini bünyesinde barındıran bir koalisyonla ilişki kurmaya yönelik proaktif bir adımdır. Türkiye BRICS’e katılarak dış ilişkilerini çeşitlendirmeyi ve küresel güç dağılımını daha iyi temsil eden yeni bir dünya düzeninin oluşturulmasına katılmayı amaçlamaktadır. Bu, geleneksel modelleri aşan ve daha geniş bir ses yelpazesini içeren daha katılımcı bir demokrasi çağrısında bulunan Carole Pateman gibi teorisyenlerin savunduğu katılım ve kapsayıcılık demokratik idealleriyle uyumludur.

Michel Foucault’nun kuramsal çerçevesi de Türkiye’nin BRICS üyeliğine yönelik teklifini görmek için bir mercek sağlamaktadır. Foucault’nun çeşitli kurumlar ve pratikler aracılığıyla işleyen yaygın bir güç olarak iktidar analizi, iktidarın sadece askeri ve ekonomik güç aracılığıyla değil, aynı zamanda küresel normları ve söylemleri şekillendirme yeteneği aracılığıyla da kullanıldığı uluslararası sisteme uygulanabilir. Türkiye’nin BRICS’e katılımı, bu normların yeniden şekillendirilmesine katılma ve çok kutuplu gerçekliği yansıtan yeni bir anlatının inşasına katkıda bulunma girişimi olarak görülebilir. Michel Foucault gibi kuramcıların çalışmaları incelendiğinde iktidar ve demokrasi arasındaki etkileşim daha da belirgin hale gelmektedir. “Disiplin ve Cezalandırma: Hapishanenin Doğuşu” (1975) adlı eserinde Foucault, toplumsal kurumların ince ve çoğu zaman görünmez iktidar mekanizmaları aracılığıyla nasıl kontrol ve disiplin uyguladığını inceler. Modern gözetim uygulamaları için bir metafor olarak panoptikon analizi, demokratik toplumların düzen ve güvenliği sağlama kisvesi altında otoriter unsurları barındırma yollarını vurgular.

Ayrıca, Jan-Werner Müller tarafından incelendiği üzere, popülizmin yükselişi ve elitizm eleştirisi, daha duyarlı ve temsili bir siyasi sisteme olan talebi vurgulamaktadır. Türkiye’nin BRICS’e katılma arzusu bu talebe bir yanıt olarak yorumlanabilir ve geleneksel Batı liderliğindeki kurumların algılanan elitizmine bir alternatif sunar. BRICS’in çok kutuplu vizyonunu benimseyen Türkiye, farklı siyasi aktörlerin ve modellerin meşruiyetini kabul eden daha demokratik bir uluslararası düzene olan bağlılığının sinyalini vermektedir.

Sonuç olarak, güç ve demokrasi üzerine teorik söylem, Türkiye’nin BRICS’e katılma talebinin ortaya çıkmakta olan çok kutuplu dünya bağlamındaki önemini anlamak için sağlam bir temel sağlamaktadır. Bu hareket, küresel güç ortamını yeniden şekillendiren güçlerle stratejik bir uyumu temsil etmekte ve daha kapsayıcı ve demokratik bir dünya düzeni vizyonu sunmaktadır. Türkiye nüfuzunu arttırmaya ve yeni ortaklıklar kurmaya çalışırken, BRICS’e entegrasyonu modern çağda güç ve demokrasinin değişen dinamiklerinin bir habercisi olabilir.

Aybars Öztuna, Johns Hopkins Üniversitesi'nde Jeo-uzamsal Zeka alanında Yüksek Lisans öğrencisidir. Aslen Ankaralı olup, akademisyen-aktivisttir ve lisans derecesini Uluslararası Çalışmalar alanında Güney Florida Üniversitesi'nden almış ve İstihbarat Çalışmaları alanında yandal yapmış, ve Johns Hopkins Üniversitesi'nde Yönetici Veri Bilimi uzmanlığını tamamlamıştır. 2020 yılından itibaren, 3 sene Başkan Danışmanlığı görevini yürüttükten sonra İYİ Parti Gençlik Politikaları merkezinde Uluslararası İlişkiler Komisyonu Başkanlığı görevini yürütmektedir. Siyasilere Işık Olsun, Liderlik Yönetim Yöneticilik, Yılmaz Öztuna’yı Hatırlamak gibi çeşitli kitapların yazarıdır. Kamu politikasına olan ilgisi, genç liderleri gerçek dünya siyasetine dahil edecek politikaları geliştirmekte yatmaktadır. Chatham House, Uluslararası Siyaset Bilimi Derneği, Atlantik Gençlik Antlaşması Derneği üyesi ve Uluslararası Cumhuriyet Enstitüsü'nde Gençlik Üyesidir. [ View all posts ]

Comments

Be the first to comment on this article

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Go to TOP