Netanyahu’nun Hesap Saati: Hüküm Günü Gelecek

İsrail, Türkiye ile birlikte Orta Doğu’da demokrasinin işlediği ve devlet kurumlarının köklü olduğu iki ülkeden biri. Ya da en azından öyleydi. 2009’dan bu yana, 2021-22’deki bir buçuk yıllık Naftali Benett ve Yair Lapid hükümetleri hariç, İsrail yaklaşık 13 yıldır Netanyahu’nun girdabında ve bu girdabın etkisi 7 Ekim’de Hamas militanlarının sürpriz saldırısıyla ortaya çıktı. Bibi’ye oy veren İsrail vatandaşlarının çoğunluğu Bibi’ye güvenlik kaygıları nedeniyle oy vermiş olsa da, Başbakan nitekim bu kaygıları cevapsız bıraktı. 7 Ekim’de başlayan savaşın ne zaman sona ereceğini tahmin etmek zor, ancak sonuç ne olursa olsun, Netanyahu’nun zamanı gelecek ve İsrail yargısının gücü, geçmişte birçok önde gelen İsrailli siyasetçilere uygulandığı gibi Bibi’ye karşı da uygulanacaktır.

Yeni Yom Kippur

Bu yıl 1973 Yom Kippur Savaşı’nın 50. Yılı. Hatırlanacağı üzere o dönemde de Mısır’ın saldırısı İsrail hükümetini hazırlıksız yakalamış ve Mısır sahada kaybetse de diplomatik olarak bir hayli karlı çıkmıştı. İsrail devleti’nin yargısı, savaşlara ve çatışmalara oldukça hassastır. Savaştan sonra koordinasyonsuzluğu ve başarısızlığı araştırmak adına Agranat Komisyonu kurulmuş ve Başbakan Golda Meir istifa etmek zorunda kalmıştır. 7 Ekim Olayları gelişimi itibari ile Yom Kippur ile oldukça benzerlik taşıyor, o döneme girilirken de olduğu gibi İsrail ordusu ve istihbaratı büyük bir rehavet içerisinde ve İsrail o dönemde oldukça fazla kayıp vererek bu savaşı atlatmıştı.

Netanyahu’nun Erozyona Uğrattığı İsrail Devlet Yapısı

Öncelikle Netanyahu’nun ilk 10 ayının birçok kişiyi büyük hayal kırıklığına uğrattığı aşikar. Seçimden hemen önce Başbakan’ın İsrail yargısına saldırması İsrail gibi dört bir tarafı tehditlerle çevrili bir ülkeyi bir de iç bölünmeye sürdü ve hem devlet yapıları hem de istihbarat Netanyahu’nun çıkardığı karışıklıkla uğraşmak durumunda kaldı. Bu toplumsal polarizasyon İsrail gibi tehdit algısı yüksek olan hiçbir ülke için faydalı değildi ve Netanyahu bunu bilerek ve isteyerek sadece kendi çıkarlarını gözeterek yaptı.

Bunlarla beraber, Netanyahu’nun, diğer tüm sağ popülist liderlerde görüldüğü gibi, sağı daha fazla radikalleştirdiği görülüyor. Ancak bu radikalleşmenin İsrail iç siyasetine etkisi tam anlamıyla bir felaket olduğu gibi ne Batı Şeria’da ne de Gazze’de İsrail’in elini güçlendiren bir durum olmadığı da ortada. Zira hem Filistin tarafında hem de İsrail tarafında birbirlerine taban tabana zıt, iki ayrı trend var. Filistin tarafında uzun bir süredir Filistin milliyetçiliği artış gösterirken, İsrail’de de özellikle 2018-19 ile beraber artan bir sağ dalgası var.

Netanyahu’nun peşinden giden bu aşırı sağ İsrail seçmeninin de en önemli nedeni hem çevredeki Arap ülkelerine hem de Hamas kontrolündeki Gazze’ye yönelik güvenlik endişeleri ve bu eğer ki sağlanacaksa bunun yalnızca Bibi tarafından yapılabileceği idi. 7 Ekim’de açıkça görüldüğü gibi, Netanyahu iktidarda olduğu 10 ay süresince ülkeyi polarize etmekten başka pek bir şey başaramamış. Gazze sınırındaki IDF karakolları oldukça kolay bir şekilde Hamas militanları tarafından ele geçirildi, Kibbutzlar yerle bir edildi ve Kibbutzlardaki insanlar rehin alındı. En trajiği ise, İsrail ordusu 12 saat boyunca bu bölgelere giremedi.

Sıradaki Ne?

Şu anda İsrail ordusu geniş çaplı bir kara harekatına hazırlanıyor ve Kuzey Gazze bundan dolayı yoğun bombardımana maruz kaldı. Geçen hafta yaşanan olaylar, özellikle de hastane bombalanması, İsrail hükümetinin ve IDF generallerinin hem İsrail içinde hem de dışında büyük sıkıntı yaşamasına neden olacaktır. Hastane olayının Netanyahu hükümeti için oldukça ciddi bir sorun teşkil etmesinin nedeni, BM’ye bunun İsrail tarafından yapılmadığına dair herhangi bir belge halen daha İsrail tarafından sunulmamış olmasından ve bunu araştıracak bağımsız bir BM komisyonu kurulmamasından kaynaklı. İsrail taraflısı bazı medya kuruluşlarının da saldırının Hamas tarafından yapıldığına dair yorumu bu yüzden pek de önemli değil. İsrail yargısı tüm olanların hesabını savaştan sonra sormaya başlayacaktır. Tabi bunu yaparken ana odaklarının İsrail’in savaş suçlarına değil, Netanyahu hükümetinin ihmallerine ve hazırlıksızlığına olmasını bekleyebiliriz. Ancak İsrail içindeki yargı, bölgede yaşanacak farklı hukuki süreçlerle birleştiği vakit, Netanyahu’nun uluslararası arenada da yargılanmasının önü açılabilir.

2022 senesinde Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olmuştur. Lisans eğitimi döneminde Tarih bölümünde Yandal yapmış, Diplomasi ve Uluslararası Politik Ekonomi alanında uzmanlaşma programlarını tamamlamıştır. Boston Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler alanında Yüksek Lisans çalışmalarına devam etmektedir. Akademik ilgi alanları arasında Türkiye-İsrail ilişkileri, Diplomasi, Türk Dış Politikası, İç Savaş Dönemi Amerikan Tarihi ve Orta Doğu çalışmaları yer almaktadır. İleri seviyede İngilizce ve orta seviyede İspanyolca bilmektedir. [ View all posts ]

Comments

Be the first to comment on this article

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Go to TOP