Türkiye ve Sahra-altı Afrika Arasındaki Ortaklık ve İş Birliği

Türkiye-Afrika ilişkilerinin 2005-2022 yılları arasındaki 17 yıllık süreçte hızlı ilerlemesi, 1998 yılı öncesindeki iletişimsizliği ve temsilsizliği yok saymak istercesine devam etmekte. 1998 yılında Afrika’ya Açılma Eylem Planı’nın yürürlüğe girmesinin ardından 2005 yılında Türkiye Afrika Birliği’ne (AfB) gözlemci üye olarak katılmıştır. Bu gelişmenin ardından 2005 yılı Türkiye’de Afrika yılı ilan edilmiştir. Bu süreçte sadece diplomatik olarak değil; TİKA, AFAD, Yunus Emre Enstitüsü, Maarif Vakfı ve THY gibi birçok kuruluş aracılığıyla da bölgeler arasında iletişim hızlandırılmıştır. 2008 yılındaki 1. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi itibariyle Afrika Birliği Tarafından Türkiye stratejik ortak ilan edilmiş ve bölgedeki nüfuzda diplomasi ağır basmaya başlamıştır.[i]

Yrd. Doç. Dr. Gültekin Sümer, stratejik ortaklığı iç̧ siyasal uyuma bağlı olarak daha uzun vadeli ve kapsamlı hedefler peşinde koşulması olarak açıklar. [ii] Yazının bu kısmında daha sonra bahsedeceğim bir duruma stratejik ortaklık tanımını netleştirmek adına şimdiden değinmek istiyorum. Toni Alaranta’nın şu sözlerine dikkat edelim:[iii]

“… Özellikle Somali’de olduğu gibi. Yerel halkın Türkiye’ye, Erdoğan’a hayranlık duyduğu bir ortam yarattılar. Bunlar olumlu. Ama hegemonik rekabette giderek ülke çıkarlarının öne sürülmesi veya yerel halkın Türkiye dahil bu dış aktörlerin hedeflerinde, ülkelerin hegemonik oyunlarının olduğunu düşünmeleri yerel halkta olumsuz etki yaratır.”

Hayranlık ve Diplomasi

Sayın Sümer’in söylediği gibi stratejik ortaklığın iç siyasal uyuma bağlı olarak vadesinin uzamasını göz önüne alırsak yukarıda belirtilen hayranlık durumu uzun vadede veya çift taraflı iç siyasal istikrarsızlıklarda ilişkileri olumsuzlaştırabilir. Bu sebeple Türkiye’nin yapması gerekenin yardımlar yoluyla yerel halkın hayranlığını elde etmekten çok bölgedeki diplomatik ilişkilerini geliştirmeyi göz önüne alması gerektiğini söyleyebiliriz. Özellikle de bu nedenden Türkiye’nin 2013 yılında politikasını Afrika Ortaklık Politikası olarak değiştirmesi büyük öneme sahiptir çünkü bu politika değişikliği sadece kağıtlara yansımamış dillerde bile etkisini göstermiştir.

Türkiye’nin Diplomatik Dili

Türkiye’nin özellikle 2013 yılından sonra Afrika ülkeleriyle olan ilişkisinde kullandığı dile dikkat edersek bu dil “yardım” dilinden “ortak ve iş birliği” diline doğru değişim göstermiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Nur Sağman’ın konuşmalarında dikkatle ve özenle bu kelimeleri seçmesinin nedeninin Afrika’ya Batıdan farklı olduklarını kanıtlama niyeti içerdiğini söyleyebiliriz. Afrika’dan bahsedilirken en çok duyduğumuz kelimelerden biri olan “potansiyel” kelimesi de bu doğrultuda özenle seçilmiş bir kelimedir. Özellikle Afrika Birliği’ni (AfB) sloganı olan “Afrika’ya Afrikalı çözümler sunmak” cümlesi Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Afrika Birliği’nde defalarca tekrarlandığını görüyoruz.

T.C. Dışişleri Bakanlığı Batı ve Orta Afrika Dairesi Genel Müdürü Nur Sağman

Jeopolitik Nüfuz ve Diplomasi Mücadelesi

Birçok yorumcu gibi uzman akademisyen Toni Alaranta da Türkiye’nin veya diğer aktörlerin Afrika’yı iktidar mücadeleleri adına bir yol olarak gördüğünü düşünüyor. Bölgedeki nüfuz mücadelesi demişken belirtmeliyim ki 15 Haziran’da Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Batı Asya ve Kuzey Afrika Genel Müdürü Büyükelçi Wang’ın, Bakan yardımcısı Sayın Önal bir araya gelmesi de iki tarafın bölgedeki hareketleri konusunda iletişim halinde ve takipte olduklarının bir göstergesidir. Aslında Alaranta’nın kastetmiş olduğu Türkiye ve Çin’in bölgede etkin mücadelesinden çok aşağıda bahsettiğim Türkiye ve bazı Arap ülkeleri arasında olan iktidar mücadelesi oluyor.

Türkiye ve Sahra-altı Afrika (SAA) ilişkilerinde dikkat çeken özellikle birkaç ülke vardır. Bu dikkat çekici özellikler yer altı kaynakları ve jeopolitik konum gibi özellikler olabilir. Örneğin Somali, Akdeniz’i Süveyş Kanalı-Kızıldeniz-Aden Körfezi ile Hint Okyanusuna bağlayan bir ülke olarak jeopolitik konumuyla dikkat çekmektedir. Mogadişu’da, Hint Okyanusu’nun kıyısında bulunan Türkiye’ye ait askeri üs, Türk firmalar tarafından yönetilen havalimanı ve limanlar ise Türkiye’nin bölgenin jeopolitiğine önem verdiğinin kantıdır. 

19-21 Kasım 2014 tarihlerinde gerçekleşen 1. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’nde Afrika ülkelerinin kendi istikametlerini tayin hakkına sahip olabilmelerinin Türkiye’nin dış politikasının merkezinde yer alacağını belirtmesi bölgede Afrika ülkeleri dışındaki tüm ülkelerin nüfuzunu sınırlama gayesiyle ele alınmış diyebiliriz. [iv]Bu da bir nevi iktidar mücadeleleri olarak görülebilir ancak aktörler çoğu zaman iktidar olmaktan çok, başka bir aktörün iktidar olmasını engellemeye odaklanmış durumdalar. Bu yüzden sık sık yeni birlikler kurmakta ve diplomatik eylemler gerçekleştirmekteler. Burada bahsi geçen iktidar kavramını diplomasi kavramıyla değiştirecek olursak bölgede gerçekleşen olaylara “diplomasi mücadelesi” denilebilir.

11 Aralık 2016 tarihinde Suudi Arabistan’ın Kızıldeniz bölgesindeki Türkiye, Katar ve İran etkisini azaltmak adına Ürdün, Mısır, Cibuti, Somali ve Sudan ittifak kurmasından sonraki ay 2-3 Kasım 2016 tarihlerinde Türkiye-Afrika I. Ekonomi ve İş Forumu gerçekleştirilmiştir. Bu yolla bölgedeki nüfuz sabit tutulmaya çalışılmıştır. Şunu açıkça söyleyebilirim ki bölgenin jeopolitik konumu kıymetli olduğunda ve nüfuz söz konusu olduğunda diplomasi mücadelesi kaçınılmazdır.  Bu durumda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu sözlerini hatırlatmak isterim, “Türkiye Afrika’nın geleceğine, Afrikalıların karar vermesini, kimsenin zorla bir şey dayatmamasını istiyor. O nedenle de hiçbir ülke ile rekabet halinde değildir.” Bu sözler Toni Alaranta’nın savunduğu bölgedeki “iktidar mücadelesi” kavramına karşıt sözler olsa da “diplomatik mücadele” kavramını tamamen reddettiğini söyleyemeyiz.

Türkiye’nin Afrika’da Sık Sık Sorgulanan Varlığı

Türkiye’nin Afrika’daki kendi varlığına nasıl baktığını inceleyerek yazıya devam edebiliriz. Türkiye bölgeyle olan ilişkilerinin son 17 yılda hızla ilerlemesinin nedeni Afrika’nın potansiyelinin hem Türkiye hem de Afrika için yarar sağlayacağı olarak belirtir. Ülkeleri, ortak sorunların ve hedeflerin bir araya getirdiğini bilmekteyiz. Türkiye’nin de Afrika Birliği’nin de temel hedeflerinden birinin ekonomik kalkınmadır. Türkiye’deki firmaların yeni pazar arayışıyla Afrika’daki işsizlik sorunu arz-talep dengesini sağlamaktadır. Bu durum Çin’in Afrika’da gerçekleştirdiği faaliyetlere işçi açığını kendi ülkesinden sağlamasına karşın Türkiye Firmalarının bölgede faaliyet göstermesi yakın zamanda Afrika için olumlu bir gelişmedir.

Sputnik Türkiye

Diğer yandan, uzun vadede Afrika Birliği’nin temel gayelerinden olan ekonomik kalkınma gerçekleşmesi ve birinci faaliyetlerin geliştirilmesi, ikincil veya üçüncül ekonomik faaliyetlere geçilmesi durumunda, Türkiye’nin bölgedeki yoğun varlığının devam etmesi Afrika’nın yerel piyasası için tehlike oluşturup oluşturmayacağı ise akılda yıllar sonra cevaplanabilecek bir soru olarak kalıyor. Şunu da unutmamalıyız ki Afrika’ya olan diplomatik merak son zamanlarda sadece Türkiye bazında artmamıştır.  Çin Halk Cumhuriyeti, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelerin de gerçekleştirdiği Afrika Forumları da Afrika’ya olan ilginin bir göstergesidir.

Efsa Demirhan 


Kaynakça

[i] https://www.mfa.gov.tr/turkiye-afrika-iliskileri.tr.mfa

[ii] Sümer, Gültekin. (2010). Stratejik İş Birliği ve Stratejik Ortaklık Kavramlarına Karşılaştırmalı Bir Bakış. 24 Ağustos 2022. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/558373

[iii] Kasapoğlu, Çağla. (8 Ekim 2020). Türkiye’nin Afrika Politikası: Açılımdan Nüfuz arayışına. 24 Ağustos 2022. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41510485

[iv] Oruç, Ali. (Mayıs 2022). Türkiye’nin Afrika Stratejisinin Dış Ekonomik İlişkiler Bağlamında Değerlendirilmesi ve Öneriler. 24 Ağustos 2022 https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2022/05/Turkiyenin-Afrika-Stratejisinin-Dis-Ekonomik-Iliskiler-Baglaminda-Degerlendirilmesi-ve-Oneriler_Ali-Oruc.pdf

Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde okumaktadır. Akademik ilgi alanları; Diplomasi, Uluslararası ilişkilerde güç, Soğuk Savaş ve sonrası Dünya Siyaseti. [ View all posts ]

Comments

Be the first to comment on this article

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Go to TOP