Biden’ın İdealist Dış Politikası Çöküşte
Amerikan Başkanı Joe Biden’ın geçtiğimiz günlerde tamamladığı Orta Doğu turu, dünya kamuoyuna Biden yönetiminin idealist dış politika yaklaşımlarından uzaklaşarak bölgede realist ve pragmatik politikalara doğru yöneldiğini gösterdi. Bu politika değişiminin üç sacayağı bulunuyor; Rusya-Ukrayna krizi’nin ABD’ye etkisi, ABD’de yaşanan enflasyon (bunu yalnızca Ukrayna Krizi’ne bağlamak oldukça dar görüşlü bir yorum olacaktır) ve yaklaşan ara seçimler. Birbirinden ayrı ele alamayacağımız bu üç sacayağını, bu makalede bir bütün olarak ele almaya çalışacağız.
Ukrayna Krizi
Öncelikle Ukrayna’daki krizden politik olarak en büyük kazananın ABD olduğu kanaatindeyim. Zira şubat ayında başlayan kriz akabinde Avrupa siyasetine daha çok etki eden, sıvılaştırılmış doğal gazın (LNG) ihracatını—ve önemini—tarihte görülmemiş noktalara çeken, ve özellikle batı medyasında propagandası son dönemlerde hiç olmadığı kadar yapılan bir ABD var karşımızda.
Yani başka bir değişle, Rus ordusunun Ukrayna’daki tarihi başarısızlığı ve Avrupa’daki ülkelerin Rusya’ya olan bağımlılığının yarattığı etkiyle pek de proaktif bir politika sergileyememesi ABD’ye Avrupa’da önemli bir hareket sahası kazandırmış görünüyor. Bu bağlamda, Avrupa’ya Amerikan etkisini yeniden tesis etmek adına realist politikalar güdüldüğü görülüyor.
Ekonomik faktörler
ABD’de enflasyon tarihi seviyelere ulaşarak en son olarak %9.1’i gördü[2]. Bunu sadece Ukrayna Krizi’nin etkisi olarak okuyamayız, çünkü enflasyon Biden ofise geldiğinden beri yükselişini sürdürüyor. Bunun da en büyük sebebi, Biden yönetiminin büyük Amerikan ekonomisine oldukça dar gelen yanlış ekonomi politikaları. Biden’ın Amerika’da gerçekleştirmek istediği sosyal demokrat ekonomi politikaları, Amerikan ekonomisinin gerçeklik duvarına sertçe toslamış vaziyette. Amerika için sürdürülebilmesi imkansız ekonomi politikaları, Biden yönetimini yeni yollar aramaya itmiş durumda.
Bu krizden en az hasarla sıyrılabilmek ve en azından Ukrayna Krizi’nden ötürü artan petrol fiyatlarını dengeleyebilmek adına Venezuela ve Suudi Arabistan gibi ülkeler ile diyaloğa girilerek ticari ilişkiler geliştirilmeye çalışılıyor. Ancak orta ve uzun vadede; artırılan vergiler, bol keseden dağıtılan işsizlik maaşları ve diğer sosyal demokrat ekonomi politikaları Demokratları ve Başkan Biden’ı uçuruma sürüklüyor.
Ara seçimler
Demokratlar 8 Kasım’da yapılacak olan ara seçimlere bu gelişmeler ile giriyor. Senatoda halihazırda 48’e karşı 50’lik çoğunluk, Mecliste ise 220’ye karşı 211’lik azınlık durumunda bulunan Cumhuriyetçilerin her iki kamarada da çoğunluğu alması bekleniyor. Bunu da tetikleyen en önemli faktör yukarıda bahsettiğimiz ekonomik gidişat olarak Demokratların karşısına çıkıyor.
Cumhuriyetçilerin güçlerinin artacağının farkında olan Başkan Biden ise, 8 Kasım’dan önce dış politikada Cumhuriyetçilerin de onaylayacağı hamleler yaparak zararı minimize etmeye çalışıyor. Zira ofise girdiği ilk dönemlerdeki gibi, idealist politikalar gütmeye ve özellikle Orta Doğu’daki Türkiye ve Suudi Arabistan gibi bölge ülkeleri ile arasını bozmaya devam ederse partisinin güç kaybedeceğini pek tabii biliyor. Kısa vadede Biden’ın bundan vazgeçmesi oldukça düşük bir ihtimal. Biden’ın, kendi yönetiminin içinde başlatmış olduğu bu dış politika dönüşümüne devam etmesi hem kendisinin hem de Amerika’nın Orta Doğu’daki çıkarlarına paralel olacaktır. Ancak yine de bu dönüşümün, Cumhuriyetçilerin iki kamarada da çoğunluk olmasını engellemesi oldukça düşük bir ihtimal.
Muhammed F. Çetinkaya
Yüksek Lisans Öğrencisi-Boston University Pardee School of Global Studies
[1] https://www.aa.com.tr/en/energy/general/us-lng-is-coming-to-germany-says-us-dep-energy-sec-/21642
[2] https://tradingeconomics.com/united-states/inflation-cpi#:~:text=US%20Inflation%20Rate%20Rises%20to,above%20market%20forecasts%20of%208.8%25.
[3] https://sanalkral.org/bidenin-ortadogu-gezisi-buna-deger-miydi/
Comments